Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
ayak sürümek
Anlamı:

1. verilen bir işi ağırdan almak

2. gönderilen yere isteği ile gitmemek


ayak tabanı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Aya


ayak tarağı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tarak


ayak tedavisi
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Ayakta oluşan bir hastalığın veya rahatsızlığın tedavisi


ayak tenisi
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Tekler, çiftler ve üçlüler biçiminde kategorileri bulunan, file bölünmüş sahada, ayakla atılan servisle başlayan ve servisin karşılanması dışında topun yere değmeden ayakla vurularak karşı sahaya gönderilmesi esasına dayanan bir oyun türü, futbol tenisi


ayak teri
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Ayak parmakları arasından çıkan pis kokulu salgı

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hizmet için bir yere gönderilen kimseye verilen ücret, ayak kirası

Örnek:

1. Hastayı iyi bulmak, aşağıda bekleyen hekimi, ayak teri verip savmak, çılgın bir arzu hâlinde birdenbire içine doğmuş, benliğini kavramıştı.

1. Hastayı iyi bulmak, aşağıda bekleyen hekimi, ayak teri verip savmak, çılgın bir arzu hâlinde birdenbire içine doğmuş, benliğini kavramıştı.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir haber veya eşya getirene emeğine karşılık verilen para, ayak kirası


ayak topu
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Futbol


ayak tutmak
Anlamı:

1. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , mâni yarışmalarında karşısındakine uyması gereken uyağı vermek

Örnek:

1. Mânicilerden biri 'gülerler' diye bir ayak tutar, ona biri karşılık verir.

1. Mânicilerden biri 'gülerler' diye bir ayak tutar, ona biri karşılık verir.

2. öncülük etmek

3. söz açmak

4. ileride söylenecek bir söze önceden zemin hazırlamak


ayak ucu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yatılan bir yerin ayak uzatılan yeri

2. spor , spor , spor , spor , Ayak parmak uçlarının oluşturduğu dar dayanak yüzeyi


ayak üstünde olmak
Anlamı:

1. dinç olmak, canlı olmak

Örnek:

1. Enişte, delikanlıları gölgede bırakacak kadar çalıştı; hâlâ ayak üstünde.

1. Enişte, delikanlıları gölgede bırakacak kadar çalıştı; hâlâ ayak üstünde.

2. iş görür durumda olmak


ayak uydurmak
Anlamı:

1. yürüyüşte adım atışını başkalarınınkine uydurmak

2. ayak açmak

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , kendi gidiş ve davranışını başkasınınkine benzetmek

Örnek:

1. Âdettir, genç kızlar girdikleri ailenin terbiyesine, gidişine ayak uydururlar.

1. Âdettir, genç kızlar girdikleri ailenin terbiyesine, gidişine ayak uydururlar.


ayak vermek
Anlamı:

1. âşık atışmalarında dinleyicilerden biri uyak belirtmek


ayak yapmak
Anlamı:

1. birini aldatmak, kandırmak için dalavere çevirmek


ayakaltı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Gelip geçenlerin çok olduğu yer

Örnek:

1. Burası o kadar ayakaltı idi ki değme polis hafiyesinin aklına gelmezdi.

1. Burası o kadar ayakaltı idi ki değme polis hafiyesinin aklına gelmezdi.

2. Ortalık

Örnek:

1. Kitabı ayakaltına bırakma.

1. Kitabı ayakaltına bırakma.


ayakaltına almak
Anlamı:

1. hakir görmek, gözden çıkarmak

Örnek:

1. Bunlar kolay kolay ayakaltına alınamaz, değil mi?

1. Bunlar kolay kolay ayakaltına alınamaz, değil mi?


ayakaltında bırakmak
Anlamı:

1. ezilmesine, yok olmasına göz yummak, korumamak


ayakaltında dolaşmak
Anlamı:

1. bir işe yaramadığı hâlde herkesin işine engel olacak bir biçimde ortalıkta dolaşmak


ayakbastı
Anlamı:

1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Bir yere dışarıdan gelen insan ve eşyadan alınan vergi, toprakbastı


Telaffuz : aya'kbastı

ayakçak
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Merdiven, merdiven basamağı

2. Dokuma tezgâhı ayaklığı, ayaklık

3. Çocukların, cambazların ayaklarına takıp yürüdükleri çifte sırık


ayakçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ayak işlerinde kullanılan kimse

2. Bir iş süresince tutulan hizmetçi

Örnek:

1. Bütün ayakçılar, başta parkın kiracısı, kaymakam beyin masasına pervane.

1. Bütün ayakçılar, başta parkın kiracısı, kaymakam beyin masasına pervane.

3. Gezici satıcı, çerçi

4. Otobüs terminallerinde yolcuyu kendi şirketinden bilet almaya yönlendiren kimse


ayakçılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ayakçının yaptığı iş


ayakçın
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dokuma tezgâhlarında atkı ipliklerini hareket ettirmek için ayakla basılan tahta ayaklık


ayakkabı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Genellikle sokakta giyilen ve altı kösele, lastik vb. dayanıklı maddelerden yapılan giyecek, başmak, pabuç

Örnek:

1. Elbiselerini bizzat yamıyorlar, ayakkabılarını tamir ediyorlar, hayvanlarını öz elleriyle sağıyorlar.

1. Elbiselerini bizzat yamıyorlar, ayakkabılarını tamir ediyorlar, hayvanlarını öz elleriyle sağıyorlar.


Telaffuz : aya'kkabı

ayakkabı vurmak
Anlamı:

1. ayakkabı ayağı zedelemek, ayağı rahatsız etmek


ayakkabıcı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ayakkabı yapan veya satan kimse, başmakçı, pabuççu

2. Ayakkabı satılan yer