92406 kayıt bulundu.
sere serpe, etekserpen
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak
2. Belli bir yere dağılacak biçimde dökmek
1. Buzlarını atıp karabiberlerini serptikten sonra kadehleri iyice karıştırdım.
1. Buzlarını atıp karabiberlerini serptikten sonra kadehleri iyice karıştırdım.
3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yağmur veya kar azar azar, ince ince yağmak, serpiştirmek
1. Yağmur serpiyor. Kar serpiyor.
1. Yağmur serpiyor. Kar serpiyor.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Vermek, saçmak
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Başlık
Lisan : Farsça serpūş
Telaffuz : serpu:şu
1. kötü bir kimse ile uğraşmak istenilmediğini veya kaçınıldığını anlatan bir söz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok sefil olan, yoksul
1. Onlar da olmasaydı sersefildim köy yerinde.
1. Onlar da olmasaydı sersefildim köy yerinde.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok perişan, üzgün
3. zarf , zarf , zarf , zarf , Sefil, yoksul bir biçimde
Telaffuz : se'rsefil
1. perişan, zavallı durumda olmak
1. Burada sersefil olmanızın bir anlamı yok, bence eve gitmeniz daha yararlı olur.
1. Burada sersefil olmanızın bir anlamı yok, bence eve gitmeniz daha yararlı olur.
sersem sepelek, uyku sersemi
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir sebeple bilinci ve duyguları zayıflamış olan
1. Gürültüden sersem oldum.
1. Gürültüden sersem oldum.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Düşünmeden hareket eden, ne yaptığının farkında olmayan
Lisan : Farsça sersām
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Sersem bir biçimde, sersemliği geçmeden
1. Saçları perişan, gözleri süzük, sersem sepelek, ağır ağır gelir kapıyı açar.
1. Saçları perişan, gözleri süzük, sersem sepelek, ağır ağır gelir kapıyı açar.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Serseme benzer
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (serse'mce) Sersem bir biçimde, sersemcesine
1. Hademeler, uzun uçkurlu donlarıyla sersemce durmuş bakıyorlar.
1. Hademeler, uzun uçkurlu donlarıyla sersemce durmuş bakıyorlar.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sersem duruma gelmek
1. Bekir ilk üç darbeden sonra büsbütün sersemledi.
1. Bekir ilk üç darbeden sonra büsbütün sersemledi.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sersem duruma gelmek
1. Bu mektubu okuduktan sonra, hayretten, hiddetten büsbütün sersemleştim.
1. Bu mektubu okuduktan sonra, hayretten, hiddetten büsbütün sersemleştim.
1. -i , -i , -i , -i , Sersemlemesine sebep olmak
1. Bir saniyelik üzüntü beş saatlik yorgunluk kadar insanı sersemletiyor.
1. Bir saniyelik üzüntü beş saatlik yorgunluk kadar insanı sersemletiyor.