sere serpe, etekserpen
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak
2. Belli bir yere dağılacak biçimde dökmek
1. Buzlarını atıp karabiberlerini serptikten sonra kadehleri iyice karıştırdım.
1. Buzlarını atıp karabiberlerini serptikten sonra kadehleri iyice karıştırdım.
3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yağmur veya kar azar azar, ince ince yağmak, serpiştirmek
1. Yağmur serpiyor. Kar serpiyor.
1. Yağmur serpiyor. Kar serpiyor.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Vermek, saçmak