Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
serivermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çabucak veya kısa sürede sermek


Telaffuz : seri'vermek

şeriye

İlgili Kelimeler:

şeriye mahkemeleri, hileişeriye

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , İslam hukukuyla ilgili


Lisan : Arapça şerʿiyye

şeriye mahkemeleri
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Osmanlı Devleti'nde fıkıh esasına göre yargılama yapan mahkemeler


serkeş
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kafa tutan, başkaldıran

Örnek:

1. Ün salmış nice serkeş efeleri kendime bent etmiş, nice açları doyurmuş, nice çıplakları giydirmiş.

1. Ün salmış nice serkeş efeleri kendime bent etmiş, nice açları doyurmuş, nice çıplakları giydirmiş.


Lisan : Farsça serkeş

serkeşlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kafa tutma, başkaldırma, dikbaşlılık


serkeşlik etmek
Anlamı:

1. kafa tutmak, başkaldırmak


serlevha
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Yazılarda başlık

Örnek:

1. Roman adına benzer bir serlevha seçtim.

1. Roman adına benzer bir serlevha seçtim.


Lisan : Farsça ser + Arapça levḥa

Telaffuz : se'rlevha

sermaye

İlgili Kelimeler:

sermaye mal, sermaye piyasası, döner sermaye, kayıtlı sermaye, mütedavil sermaye

Anlamı:

1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta, resülmal

Örnek:

1. Komisyoncu demek, metelik sermayesi olmayan tüccar demektir.

1. Komisyoncu demek, metelik sermayesi olmayan tüccar demektir.

2. Varlık, servet

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Konu

Örnek:

1. Bu lakırtı, bir hafta havuzlu kahvenin sermayesi oldu.

1. Bu lakırtı, bir hafta havuzlu kahvenin sermayesi oldu.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Genelev kadını


Lisan : Farsça ser + māye

Telaffuz : serma:ye

sermaye mal
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir ticari kuruluşun para, mal ve malzeme varlığının tümü


sermaye piyasası
Anlamı:

1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Hisse ve tahvil alım satımının yapıldığı, kanunla düzenlenmiş ticaret merkezi


sermaye yapmak (veya etmek)
Anlamı:

1. iş yeri açmak için gereken parayı sağlamak

Örnek:

1. Üç yüz lirayı alırlarsa bunun yüz lirasını çocuğa sermaye yapacaktı.

1. Üç yüz lirayı alırlarsa bunun yüz lirasını çocuğa sermaye yapacaktı.


sermayeci
Anlamı:

1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Anamalcı


sermayecilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Anamalcılık


sermayedar
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , ekonomi , ekonomi , sıfat , sıfat , ekonomi , ekonomi , Sermayesi olan

2. isim , isim , isim , isim , Anamalcı


Lisan : Farsça ser + māyedār

Telaffuz : serma:yedar

sermayeli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sermayesi olan


sermayesiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sermayesi olmayan


sermayesizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sermayesiz olma durumu


sermayeyi doğrultmak
Anlamı:

1. ticaret için ortaya konan anaparayı batırmadan işletmek ve para kazanmak

Örnek:

1. Köyden kopup, yabancı işçi olup, beş altı yılda sermayeyi doğrultup, yurtta özel teşebbüsçü bir yarım yamalak kapitalist olma özlemi görülüyor çoğunda.

1. Köyden kopup, yabancı işçi olup, beş altı yılda sermayeyi doğrultup, yurtta özel teşebbüsçü bir yarım yamalak kapitalist olma özlemi görülüyor çoğunda.


sermayeyi kediye yüklemek
Anlamı:

1. şaka yollu , şaka yollu , şaka yollu , şaka yollu , parasını yiyip bitirmek


serme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sermek işi

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Sac ekmeği


sermek fiil

İlgili Kelimeler:

sere serpe

Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Kurutmak için asmak

Örnek:

1. Kar gibi çamaşırları serip eve döndü.

1. Kar gibi çamaşırları serip eve döndü.

2. Göstermek amacıyla asmak veya yaymak

Örnek:

1. Çeyiz sermek.

1. Çeyiz sermek.

3. Düz bir yere yaymak

Örnek:

1. Üzüm sermek. Bulgur sermek.

1. Üzüm sermek. Bulgur sermek.

4. Açarak yaymak veya döşemek

Örnek:

1. Çerçeveli çerçevesiz bir sürü fotoğraf çıkarıp masanın üzerine serdi.

1. Çerçeveli çerçevesiz bir sürü fotoğraf çıkarıp masanın üzerine serdi.

5. Boylu boyunca yere yatırmak, düşürmek veya hırpalamak

Örnek:

1. Onun için bir an önce leşlerini köpek leşi gibi İstanbul'un çamurlu kaldırımlarına sermek zamanı gelmişti.

1. Onun için bir an önce leşlerini köpek leşi gibi İstanbul'un çamurlu kaldırımlarına sermek zamanı gelmişti.

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Boşlamak, savsaklamak


sermest
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Sarhoş


Lisan : Farsça ser + mest

sermest olmak
Anlamı:

1. çok hoşlanmak, kendinden geçmek

Örnek:

1. O okurdu, ben dinlerdim; o muharebe hikâyeleriyle sermest olurdum.

1. O okurdu, ben dinlerdim; o muharebe hikâyeleriyle sermest olurdum.


sermestane
Anlamı:

1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Sarhoşça


Lisan : Farsça ser + mestāne

Telaffuz : sermesta:ne

sermestî
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sarhoşluk


Lisan : Farsça ser + mest + Arapça -ī

Telaffuz : sermesti: