92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Savaş ortamı, seferî hâl
2. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , Yolculuk dolayısıyla namaz ve oruç ibadetinin yapılması konusunda dinen sağlanan kolaylık
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Seferî durum
1. isim , isim , isim , isim , İzmir iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : seferi'hisar
bu seferlik
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir defaya yetecek miktarda olan
1. İki seferlik yol parası.
1. İki seferlik yol parası.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Saydam
1. Acaba Saffet'in vaktiyle nişanlısı olduğunu söylese Mazlume ile başlayan bu billur gibi şeffaf sevgi bulutlanır mıydı?
1. Acaba Saffet'in vaktiyle nişanlısı olduğunu söylese Mazlume ile başlayan bu billur gibi şeffaf sevgi bulutlanır mıydı?
Lisan : Arapça şeffāf
1. isim , isim , isim , isim , Saydamlık
1. Zeynep'in beyaz yüzünde tıpkı ay ışığındaki büyülü şeffaflık ve nur vardı.
1. Zeynep'in beyaz yüzünde tıpkı ay ışığındaki büyülü şeffaflık ve nur vardı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Zevk ve eğlenceye düşkün, uçarı
1. İçer, kumar oynar, başına bir sürü sefih insan toplardı.
1. İçer, kumar oynar, başına bir sürü sefih insan toplardı.
Lisan : Arapça sefīh
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Alçakça
Lisan : Arapça sefīh + Farsça -āne
Telaffuz : sefi:ha:ne
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Sevecen, şefkatli, müşfik
Lisan : Arapça şefīḳ
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sefalet çeken, yoksul
1. Bu, korkunç bir çocukluğun, sefil, bahtsız bir çocukluğun devamıdır.
1. Bu, korkunç bir çocukluğun, sefil, bahtsız bir çocukluğun devamıdır.
2. Alçak
1. Süfli gayeler, kütleleri ya oldukları yere mıhlayan ve bir arpa boyu ileri götürmeyen sefil isteklerdir.
1. Süfli gayeler, kütleleri ya oldukları yere mıhlayan ve bir arpa boyu ileri götürmeyen sefil isteklerdir.
3. zarf , zarf , zarf , zarf , Yoksul veya alçak bir biçimde
1. Ayaklarındaki postalların yarısı yok bir hâlde mart havasının sert soğuğunda âciz ve sefil titriyordu.
1. Ayaklarındaki postalların yarısı yok bir hâlde mart havasının sert soğuğunda âciz ve sefil titriyordu.
Lisan : Arapça sefīl
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Sefilce
1. Yalnız sefilane gebermemek için bir lokma ekmek, bir gayret...
1. Yalnız sefilane gebermemek için bir lokma ekmek, bir gayret...
Lisan : Arapça sefīl + Farsça -āne
Telaffuz : sefi:la:ne, l ince okunur
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Sefile yakışır bir biçimde, sefilane
Telaffuz : sefi'lce
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , denizcilik , denizcilik , isim , isim , eskimiş , eskimiş , denizcilik , denizcilik , Gemi
1. Kaptan Abdullah Bey yirmi beş sene harp sefinelerinde süvarilik yapmıştı.
1. Kaptan Abdullah Bey yirmi beş sene harp sefinelerinde süvarilik yapmıştı.
Lisan : Arapça sefīne
Telaffuz : sefi:ne
sefirikebir
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Elçi
1. Herkes onun az zamanda büyük yer tutacağını, bir zaman gelip sefir, nazır olacağını söylüyorlar.
1. Herkes onun az zamanda büyük yer tutacağını, bir zaman gelip sefir, nazır olacağını söylüyorlar.
Lisan : Arapça sefīr
Telaffuz : sefi:ri
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bayan elçi
1. Sefiremizin tiyatrosever oluşu konuşmalara daha da revnak verdi.
1. Sefiremizin tiyatrosever oluşu konuşmalara daha da revnak verdi.
2. Elçi karısı
Lisan : Arapça sefīre
Telaffuz : sefi:re
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Büyükelçi
Lisan : Arapça sefīr + kebīr
Telaffuz : sefi:rikebi:ri