92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Sevecenlik
1. Hâlbuki Türk mazisi, o devirlerin idrakine göre şefkatin, merhametin yüzlerce abidesini vücuda getirmiştir.
1. Hâlbuki Türk mazisi, o devirlerin idrakine göre şefkatin, merhametin yüzlerce abidesini vücuda getirmiştir.
Lisan : Arapça şefḳat
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sevecen
1. Fazla şefkatli bir ana baba elinde bin türlü nazla büyüdü.
1. Fazla şefkatli bir ana baba elinde bin türlü nazla büyüdü.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Sevecen bir biçimde
1. Kocasına bir şeyler demek, anlayışlı, şefkatli davranmak istiyor.
1. Kocasına bir şeyler demek, anlayışlı, şefkatli davranmak istiyor.
1. isim , isim , isim , isim , Şefin yaptığı iş
1. İstasyon şefliği ağır iş.
1. İstasyon şefliği ağır iş.
şeftali kompostosu, yarma şeftali, et şeftalisi
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Gülgillerden, ılıman bölgelerde yetişen, çiçekleri pembe renkli bir ağaç (Prunus persica)
2. Bu ağacın tatlı ve sulu meyvesi
1. Hemen şeftali, portakal, mevsimlik sulu meyve, ne varsa satmaya başlıyorum.
1. Hemen şeftali, portakal, mevsimlik sulu meyve, ne varsa satmaya başlıyorum.
Lisan : Farsça şeft + ālū
Telaffuz : şefta:li
1. isim , isim , isim , isim , Yaş şeftali, şeker ve suyun kaynatılması ile yapılan komposto
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Şeftaliyi andıran, şeftaliye benzeyen, şeftali gibi
segâh perdesi
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde si perdesi ve bu perdedeki makam
Lisan : Farsça segāh
Telaffuz : segâ:hı
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde orta sekizlinin yirmi ikinci perdesi
seğirdim yolu
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Yaya koşusu
2. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Top atıldığında kundağın geri tepmesi
3. Değirmene su veren oluğun eğimi
4. tarih , tarih , tarih , tarih , Yeniçeri mutfaklarında kullanılan etleri taşıyan hayvanların ön ve arkalarında yürüyen yeniçeri
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Kale bedenlerinde korunmalı yol
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Han odaları önündeki dar yol
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Genellikle vücudun bir yerinde deri ile birlikte derinin hemen altındaki kaslar hafifçe oynamak
1. Üç dört gün oluyor, sol gözümün alt kapağı seğiriyordu.
1. Üç dört gün oluyor, sol gözümün alt kapağı seğiriyordu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıçrayarak yakın bir yere doğru koşan
1. Bir delikanlı kadar çevik, hızlı, seğirtken.
1. Bir delikanlı kadar çevik, hızlı, seğirtken.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sıçrayarak yakın bir yere doğru koşmak
1. İçeriye girip de kalem odasına doğru seğirttiği anda odacı sokaktan seslendi.
1. İçeriye girip de kalem odasına doğru seğirttiği anda odacı sokaktan seslendi.
1. isim , isim , teknik , teknik , isim , isim , teknik , teknik , Yağ ve gaz sızıntısını önlemeye yarayan, motor pistonlarına yerleştirilen, dökme demirden yapılan halka
Lisan : Fransızca segment
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle atlı olarak savaşa katılan, kendi içlerinde hiyerarşik bir düzen bulunan yarı askerî güvenlik gücü
Lisan : Farsça segbān
1. isim , isim , isim , isim , Bir organ, yapı veya bütünün doğal veya yapay olarak sınırlanmış her bir bölümü
Lisan : Fransızca segment
1. isim , isim , isim , isim , Seğirme
1. Sağ alt göz kapağında hanidir unuttuğu o lanetli seğrime.
1. Sağ alt göz kapağında hanidir unuttuğu o lanetli seğrime.
şehadetname, şehadet parmağı, kelimeişehadet
1. isim , isim , isim , isim , Tanıklık
1. Dünya karşısında Türk'ün kendi kendisi için yapacağı şehadet daha adamakıllı yapılmamıştır.
1. Dünya karşısında Türk'ün kendi kendisi için yapacağı şehadet daha adamakıllı yapılmamıştır.
2. Yüksek bir ülkü uğrunda ölme, şehit olma
Lisan : Arapça şehādet
Telaffuz : şeha:det