1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sefalet çeken, yoksul
1. Bu, korkunç bir çocukluğun, sefil, bahtsız bir çocukluğun devamıdır.
1. Bu, korkunç bir çocukluğun, sefil, bahtsız bir çocukluğun devamıdır.
2. Alçak
1. Süfli gayeler, kütleleri ya oldukları yere mıhlayan ve bir arpa boyu ileri götürmeyen sefil isteklerdir.
1. Süfli gayeler, kütleleri ya oldukları yere mıhlayan ve bir arpa boyu ileri götürmeyen sefil isteklerdir.
3. zarf , zarf , zarf , zarf , Yoksul veya alçak bir biçimde
1. Ayaklarındaki postalların yarısı yok bir hâlde mart havasının sert soğuğunda âciz ve sefil titriyordu.
1. Ayaklarındaki postalların yarısı yok bir hâlde mart havasının sert soğuğunda âciz ve sefil titriyordu.
Lisan : Arapça sefīl