Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
sayaçsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sayaç takılmamış olan


şayak
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaba dokunmuş, dayanıklı bir çeşit yün kumaş

Örnek:

1. Arkasında siyah şayaktan bir sivil elbise vardı.

1. Arkasında siyah şayaktan bir sivil elbise vardı.

2. Bu kumaştan yapılmış elbise

Örnek:

1. Beyaz şayaklar giymiş, kuvvetli, güzel, genç bir âşık.

1. Beyaz şayaklar giymiş, kuvvetli, güzel, genç bir âşık.


Lisan : Rumca

şayan
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Uygun, yaraşır, değer, layık


Lisan : Farsça şāyān

Telaffuz : şa:ya:n

saydam

İlgili Kelimeler:

saydam resim, saydam tabaka, yarı saydam

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçinden ışığın geçmesine ve arkasındaki şeylerin görülmesine engel olmayan (cisim), şeffaf, transparan

Örnek:

1. Atlet vücudunu bütünüyle gösteren, saydam bir sabahlık giymişti.

1. Atlet vücudunu bütünüyle gösteren, saydam bir sabahlık giymişti.

2. isim , isim , isim , isim , Üzerindeki resim ve şekilleri beyaz bir zemin üzerine yansıtmak amacıyla tepegöze konan şeffaf, ışığı geçiren kâğıt veya madde, slayt

3. Sayısal ortamda hazırlanmış, yansıtım aygıtında kullanılmaya özgü pozitif görüntü, slayt, diyapozitif

4. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Asetat

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Açık seçik, belirgin

Örnek:

1. Karmaşık gibi gözüken sorun son günlerde saydam bir görünüş kazandı.

1. Karmaşık gibi gözüken sorun son günlerde saydam bir görünüş kazandı.


saydam resim
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolay anlaşılabilen resim


saydam tabaka
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Gözün ön bölümünde bulunan, ışığı geçiren küresel zar, kornea


saydamlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saydamlaşmak işi, şeffaflaşma


saydamlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Saydam bir duruma gelmek, şeffaflaşmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Belirgin, açık bir duruma gelmek


saydamlaştırılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saydamlaştırılmak durumu, şeffaflaştırılma


saydamlaştırılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Saydam duruma getirilmek, şeffaflaştırılmak


saydamlaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saydamlaştırmak işi


saydamlaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Saydam duruma getirmek, şeffaflaştırmak


saydamlık

İlgili Kelimeler:

yarı saydamlık

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saydam olma durumu, şeffaflık


saydamsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Saydam olmayan, ışığı geçirmeyen


saydamsızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saydam olmama durumu, ışığı geçirmeme özelliği


saydırabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saydırabilmek işi


saydırabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Saydırma ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Yakışıklı, orta boylu, giydiğini kendisine yakıştırır, kendini saydırabilir bir adam.

1. Yakışıklı, orta boylu, giydiğini kendisine yakıştırır, kendini saydırabilir bir adam.


saydırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saydırmak işi


saydırmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Sayma işini yaptırmak, sayısını buldurmak, sayı belirterek sonuç almak

2. Sözünü dinletmek, saygı gösterilmesini sağlamak

Örnek:

1. Şimdiye kadar hoşlandığı her kadına kendini sevdirmemişse bile saydırmıştır.

1. Şimdiye kadar hoşlandığı her kadına kendini sevdirmemişse bile saydırmıştır.


saydırtma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saydırtmak işi


saydırtmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Saydırma işini yaptırmak


saye
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gölge

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Koruma, yardım


Lisan : Farsça sāye

Telaffuz : sa:ye

sayeban
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gölgelik


Lisan : Farsça sāyebān

Telaffuz : sa:yeba:nı

sayesinde
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Aracılığıyla, yardımıyla

Örnek:

1. Çocuk, öğrendiği itiyatlar ve dil sayesinde ailesinin bir uzvu hâline gelir.

1. Çocuk, öğrendiği itiyatlar ve dil sayesinde ailesinin bir uzvu hâline gelir.


Telaffuz : sa:yesinde

sayesinde sayeban olmak
Anlamı:

1. istenilen bir şeyi başkasının aracılığıyla elde etmek

Örnek:

1. Sayende sayeban olduk İstanbul şehri / Sayende sebil olduk, aç kaldık, sefil olduk

1. Sayende sayeban olduk İstanbul şehri / Sayende sebil olduk, aç kaldık, sefil olduk