Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
savundurma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Savundurmak işi


savundurmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Savunma işini yaptırmak


savunma

İlgili Kelimeler:

savunma oyuncusu, adam adama savunma, millî savunma, sivil savunma, ulusal savunma, alan savunması

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saldırıya karşı koyma, müdafaa

Örnek:

1. Mustafa Kemal'in orada seçtiği savunma hattı, Millî Misak'taki Türkiye sınırı idi.

1. Mustafa Kemal'in orada seçtiği savunma hattı, Millî Misak'taki Türkiye sınırı idi.

2. Bir kişiyi, bir düşünceyi doğru, haklı göstermeyi amaçlayan yazı veya konuşma, savunu, müdafaaname

3. spor , spor , spor , spor , Bir takımın, kalesini korumak için gösterdiği çaba, defans


savunma oyuncusu
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Kalecinin önünde yer alan, kaleyi savunan oyunculardan her biri, savunucu, bek (II)


savunma yapmak
Anlamı:

1. haklı olduğunu ortaya koymaya çalışmak

2. spor , spor , spor , spor , oyunda rakip tarafın hücumlarına karşı koymak


savunmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Herhangi bir saldırıya karşı koymak, saldırıya karşı korumak, müdafaa etmek

2. Hareket veya düşünceyi söz ve yazı ile doğru, haklı göstermeye çalışmak

3. Yapılan bir suçlamaya veya ithama karşı kendi haklı gösterecek sebepler ileri sürmek

4. Bir kişiyi desteklemek, ona arka çıkmak

5. spor , spor , spor , spor , Futbolda bir takım kendi kalesini korumak için oyun süresince çaba göstermek


savunmalı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , spor , spor , sıfat , sıfat , spor , spor , Savunmayı esas alarak kurulan (oyun düzeni), defansif


savunmalık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Savunmaya yarar, tedafüi


savunmasını almak
Anlamı:

1. soruşturma sebebiyle suçlanan birisinin düşüncesine başvurmak


savunmasız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Savunma gücü olmayan


savunmasızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Savunmasız olma durumu


savunu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Savunma

Örnek:

1. Olaylar zinciri bu savunuyu haklı çıkaracak nitelikte değildir.

1. Olaylar zinciri bu savunuyu haklı çıkaracak nitelikte değildir.


savunucu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyi savunan kimse, müdafi

Örnek:

1. Bu türlü hak savunucularının türlüsüyle karşılaştım hayatımda.

1. Bu türlü hak savunucularının türlüsüyle karşılaştım hayatımda.

2. spor , spor , spor , spor , Savunma oyuncusu


savunuculuk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Savunu yapma işi


savunulma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Savunulmak işi


savunulmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Savunma işi yapılmak

Örnek:

1. Bir başına yaşayan erkeklerin yüzde ellisi gibi temizliğe pek özen gösterdiği savunulamazdı.

1. Bir başına yaşayan erkeklerin yüzde ellisi gibi temizliğe pek özen gösterdiği savunulamazdı.


savunuş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Savunma işi


Savur
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mardin iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : sa'vur

savurabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Savurabilmek işi


savurabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Savurma ihtimali veya imkânı bulunmak


savurgan
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tutumsuz


savurganca
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Tutumsuzca


Telaffuz : savurga'nca

savurganlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tutumsuzluk

Örnek:

1. Bu göze görünmeyen güçlü finans canavarları, savurganlığı teşvik ediyorlar.

1. Bu göze görünmeyen güçlü finans canavarları, savurganlığı teşvik ediyorlar.


savurma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Savurmak işi

Örnek:

1. Adam ise eldivenli eliyle zırhın öbür ucuna yapışmış, delikanlıyı sağa sola savurmaya başlamıştı.

1. Adam ise eldivenli eliyle zırhın öbür ucuna yapışmış, delikanlıyı sağa sola savurmaya başlamıştı.

2. spor , spor , spor , spor , Kol, bacak vb. vücut bölümlerinin ağırlıklarından yararlanarak omuz ve uyluk eklemleri çevresinde türlü yönlere doğru hızla çevirme


savurmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Havaya atıp dağıtmak, saçmak

Örnek:

1. İşçiler buğdayı savurmakta ve taneyi samandan ayırmaktadır.

1. İşçiler buğdayı savurmakta ve taneyi samandan ayırmaktadır.

2. Rüzgâr, şiddetle eserek bir yeri, bir şeyi altüst etmek, havaya kaldırmak, dağıtmak

3. Kaldırıp atmak, fırlatmak

Örnek:

1. Adam birden silkinip beni yavaşça yana savurdu.

1. Adam birden silkinip beni yavaşça yana savurdu.

4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Şiddetle döndürerek sallamak, kaldırarak vurmak

Örnek:

1. Kılıç savurmak. Değnek savurmak.

1. Kılıç savurmak. Değnek savurmak.

5. Bir sıvının havalanmasını veya kaynayan sıvının taşmasını önlemek, soğutmak amacıyla alıp yine kendi kabına dökmek

Örnek:

1. Sarnıcın suyunu savurmak.

1. Sarnıcın suyunu savurmak.

6. Sallamak, uçurmak, dalgalandırmak

Örnek:

1. Ayaklarını boşluğa savururken küçük dolap gürültüyle yıkıldı.

1. Ayaklarını boşluğa savururken küçük dolap gürültüyle yıkıldı.

7. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yalan, küfür vb. söylemek

Örnek:

1. Onun bütün çapkınlığı Solmaz'a yoldan geçerken savurduğu birkaç kelimeden ibaretti.

1. Onun bütün çapkınlığı Solmaz'a yoldan geçerken savurduğu birkaç kelimeden ibaretti.

8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Boşuna ve çok miktarda harcamak, israf etmek

Örnek:

1. Paraları savurmak.

1. Paraları savurmak.