1. -i , -i , -i , -i , Havaya atıp dağıtmak, saçmak
1. İşçiler buğdayı savurmakta ve taneyi samandan ayırmaktadır.
1. İşçiler buğdayı savurmakta ve taneyi samandan ayırmaktadır.
2. Rüzgâr, şiddetle eserek bir yeri, bir şeyi altüst etmek, havaya kaldırmak, dağıtmak
3. Kaldırıp atmak, fırlatmak
1. Adam birden silkinip beni yavaşça yana savurdu.
1. Adam birden silkinip beni yavaşça yana savurdu.
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Şiddetle döndürerek sallamak, kaldırarak vurmak
1. Kılıç savurmak. Değnek savurmak.
1. Kılıç savurmak. Değnek savurmak.
5. Bir sıvının havalanmasını veya kaynayan sıvının taşmasını önlemek, soğutmak amacıyla alıp yine kendi kabına dökmek
1. Sarnıcın suyunu savurmak.
1. Sarnıcın suyunu savurmak.
6. Sallamak, uçurmak, dalgalandırmak
1. Ayaklarını boşluğa savururken küçük dolap gürültüyle yıkıldı.
1. Ayaklarını boşluğa savururken küçük dolap gürültüyle yıkıldı.
7. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yalan, küfür vb. söylemek
1. Onun bütün çapkınlığı Solmaz'a yoldan geçerken savurduğu birkaç kelimeden ibaretti.
1. Onun bütün çapkınlığı Solmaz'a yoldan geçerken savurduğu birkaç kelimeden ibaretti.
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Boşuna ve çok miktarda harcamak, israf etmek
1. Paraları savurmak.
1. Paraları savurmak.