Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
saliselik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Belli bir salise süresince yapılan veya olan


salisen
Anlamı:

1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Üçüncü olarak


Lisan : Arapça s̱ālis̱en

Telaffuz : sa:lisen

salisilat
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Salisilik asidin tuzu

2. Salisilik asidin türlü alkollerle ve fenollerle yaptığı ester

Örnek:

1. Salisilatlar romatizmanın tedavisinde kullanılır.

1. Salisilatlar romatizmanın tedavisinde kullanılır.


Lisan : Fransızca salicylate

Telaffuz : l ince okunur

salisilik

İlgili Kelimeler:

salisilik asit

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , kimya , kimya , sıfat , sıfat , kimya , kimya , Söğüt kabuğundan çıkarılan antiseptiklerle ilgili olan


Lisan : Fransızca salicylique

salisilik asit
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Aldehidin yükseltgenmesiyle elde edilen, türlü uçucu yağlarda ester biçiminde bulunan, ekşi veya tatlı olabilen, 155 °C'de eriyen bir asit


salıverilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Salıverilmek işi

Örnek:

1. Bu ürpertici mekândan dışarı salıverilmesini de dostluk gösterisinin bir devamı olarak yorumlamıştı.

1. Bu ürpertici mekândan dışarı salıverilmesini de dostluk gösterisinin bir devamı olarak yorumlamıştı.


salıverilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Salıverme işine konu olmak


Telaffuz : salı'verilmek

salıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Salıvermek işi


salıvermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bırakmak, koyuvermek, serbest bırakmak

Örnek:

1. Siz onları ben gelene kadar salıvermeyin lütfen, dedi.

1. Siz onları ben gelene kadar salıvermeyin lütfen, dedi.

2. Altına etmek


Telaffuz : salı'vermek

salkım

İlgili Kelimeler:

salkım ağacı, salkım başak, salkım küpe, salkım saçak, salkım salkım, salkım söğüt, salkım topu, morsalkım, sarısalkım, üzüm salkımı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Üzüm gibi, birçoğu bir sap üzerinde bir arada bulunan meyve

Örnek:

1. Bunu görünce Behzat da iki salkım muzu oradakilere dağıtmış.

1. Bunu görünce Behzat da iki salkım muzu oradakilere dağıtmış.

2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Ana saptan çıkan yan çiçekleri, sapları hep aynı uzunlukta olan çiçek durumu

3. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Baklagillerden, salkım durumunda mor çiçekler açan ve çoğu asma gibi çardağa sarılan bir tür ağaç ve çiçeği (Wistaria sinensis)

4. eskimiş , eskimiş , askerlik , askerlik , eskimiş , eskimiş , askerlik , askerlik , Topla atılan demir parçaları


salkım ağacı
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Akasya


salkım başak
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Tek veya birleşik başakların salkım şeklinde oluşturduğu bitki


salkım küpe
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Değerli taşlardan yapılmış salkım biçiminde küpe


salkım saçak
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Kalabalık bir biçimde

Örnek:

1. Sahanlıklara kadar salkım saçak insan doluydu.

1. Sahanlıklara kadar salkım saçak insan doluydu.

2. Parçalara ayrılmış biçimde

Örnek:

1. Şemsiye o kadar kullanılmıştı ki bezi parça parça sarkmış, telleri salkım saçak dökülmüştü.

1. Şemsiye o kadar kullanılmıştı ki bezi parça parça sarkmış, telleri salkım saçak dökülmüştü.


salkım salkım
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Salkım gibi

Örnek:

1. Pahada ve okkada salkım salkım küpeler, ağızda kenarlara doğru altın dişler.

1. Pahada ve okkada salkım salkım küpeler, ağızda kenarlara doğru altın dişler.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Salkımlar biçiminde

Örnek:

1. Akasyaların salkım salkım çiçek açacakları tutmuş.

1. Akasyaların salkım salkım çiçek açacakları tutmuş.


salkım söğüt
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Dalları ve yaprakları yere sarkan bir çeşit söğüt (Salix babylonica)

Örnek:

1. Gölün karşı kıyısındaki salkım söğütlerin gölgeleri, gittikçe kendilerine doğru uzuyordu.

1. Gölün karşı kıyısındaki salkım söğütlerin gölgeleri, gittikçe kendilerine doğru uzuyordu.


salkım topu
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , askerlik , askerlik , isim , isim , eskimiş , eskimiş , askerlik , askerlik , Çevreye dağılan mermi parçaları atan top


salkıma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Salkımak durumu


salkımak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Gevşeyip sarkmak, pörsümek


salkımlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Salkımı olan


sallabaş
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Başı sürekli sallanan

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Her sözü düşünmeden onaylayan


şallak

İlgili Kelimeler:

şallak mallak

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çıplak

2. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Giyimine özen göstermeyen kimse


şallak mallak
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Giyimi çok özensiz olarak

2. Çıplak olarak


sallama

İlgili Kelimeler:

sallama çay

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sallamak işi

2. Sallama çay


sallama çay
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Torbacık içinde sıcak suya daldırılarak yapılan çay, poşet çay, torba çay, daldırma çay