Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
salık

İlgili Kelimeler:

alık salık

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tavsiye

2. Olmuş veya olacak bir olay, bir olgu ile ilgili verilen bilgi, haber


salik olmak
Anlamı:

1. bir yola girmek

Örnek:

1. Güreşe merak sardı. Bir dine salik olanların fanatizmi ile güreş âşığı kesildi.

1. Güreşe merak sardı. Bir dine salik olanların fanatizmi ile güreş âşığı kesildi.


salık vermek
Anlamı:

1. tavsiye etmek

Örnek:

1. Dün akşam bana bu kahveyi salık verdikleri zaman bütün gece sevincimden gözüme uyku girmedi.

1. Dün akşam bana bu kahveyi salık verdikleri zaman bütün gece sevincimden gözüme uyku girmedi.

2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , haber vermek


Ön Takı : (birini veya bir şeyi)

saliklik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Salik olma durumu


salim

İlgili Kelimeler:

sağ salim

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Esen, sağlam

2. Sakin, huzurlu

Örnek:

1. Ben kahveye salim kafayla, serinkanlılıkla düşünmek için gittim.

1. Ben kahveye salim kafayla, serinkanlılıkla düşünmek için gittim.


Lisan : Arapça sālim

Telaffuz : sa:lim

salimen
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Sağ ve esen olarak, hiçbir kötü durumla karşılaşmadan

Örnek:

1. Canını kurtarıp salimen bugünlere ulaşabildiği için kendisini şanslı sayardı.

1. Canını kurtarıp salimen bugünlere ulaşabildiği için kendisini şanslı sayardı.


Lisan : Arapça sālimen

Telaffuz : sa:limen

salimlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Salim olma durumu


salınabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Salınabilmek işi


salınabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Salınma ihtimali veya imkânı bulunmak


salıncak

İlgili Kelimeler:

beşik salıncak, kayık salıncak

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İki ucundan iki iple veya zincirle yüksek bir yere asılan ve üzerine oturulup sallanılan eğlence aracı

Örnek:

1. Salıncağa annesi binmedi, o bindi yalnız.

1. Salıncağa annesi binmedi, o bindi yalnız.

2. Küçük çocukları uyutmak için beşik yerine kullanılan ve karşılıklı iki yere iple bağlı bulunan asılı yatak


salıncakçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eğlence yerlerinde salıncak çalıştıran kimse

Örnek:

1. Salıncakçının oğlu herkese göz kulak oluyordu.

1. Salıncakçının oğlu herkese göz kulak oluyordu.


salıncaklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Salıncak gibi sallanmaya yarar biçimde olan, salıncağı olan

Örnek:

1. Salıncaklı koltuk.

1. Salıncaklı koltuk.

2. Salıncaklı çocuk bahçesi.

2. Salıncaklı çocuk bahçesi.


salıncaksız
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Salıncak olmadan

Örnek:

1. Bayramım, çocukluk bayramım salıncaksız geçmiş gibi gözüme yaş doldu.

1. Bayramım, çocukluk bayramım salıncaksız geçmiş gibi gözüme yaş doldu.


salınım
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Salınma işi

2. fizik , fizik , fizik , fizik , Düzenli olarak hep aynı konumlardan aynı hızla geçen bir nesnenin hareketi, raks


salınış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Salınma işi


salınma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Salınmak işi

Örnek:

1. Belki de bu, çıkıp salınması beklenen bir sevgiliye söylenmiş iştiyaklı bir yalvarıştır.

1. Belki de bu, çıkıp salınması beklenen bir sevgiliye söylenmiş iştiyaklı bir yalvarıştır.


salınmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yürürken uyumlu hareketlerle hafifçe bir yandan bir yana eğilmek

Örnek:

1. Vücudu o kadar narindi ki hafif rüzgârlarla sallanan salkım söğütler gibi oradan oraya salınıyor.

1. Vücudu o kadar narindi ki hafif rüzgârlarla sallanan salkım söğütler gibi oradan oraya salınıyor.

2. -e , -e , -e , -e , Salma işine konu olmak

Örnek:

1. İlaçlar yazıldı. Eczaneye adam salındı.

1. İlaçlar yazıldı. Eczaneye adam salındı.


salinometre
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Deniz suyundaki tuz yoğunluğunu ölçen araç


Lisan : Fransızca salinometer

Telaffuz : salinome'tre

salıntı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Salınma işi


salıntılı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir etkiyle sarsılabilen, sallanabilen

Örnek:

1. Salıntılı bir ev.

1. Salıntılı bir ev.

2. Yürüyüşünde iki yana salınan


salip

İlgili Kelimeler:

ehlisalip

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , eskimiş , eskimiş , din bilgisi , din bilgisi , Haç


Lisan : Arapça ṣalīb

Telaffuz : sali:p

Salıpazarı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Samsun iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : salı'pazarı

salipli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Salibi olan

Örnek:

1. Alman zabitlerinin rugan çizmeli, demir salipli ve tek gözlüklü saltanatını yadırgayıp...

1. Alman zabitlerinin rugan çizmeli, demir salipli ve tek gözlüklü saltanatını yadırgayıp...


salipsiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Salibi olmayan


salise
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saniyenin altmışta biri olan zaman birimi


Lisan : Arapça s̱ālis̱e

Telaffuz : sa:lise