Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
sallı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Büyük ve geniş, sal gibi yayvan

Örnek:

1. Sallı bir yapı.

1. Sallı bir yapı.


salma

İlgili Kelimeler:

salma omurga, salma tomruk

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Salmak işi

2. Pirinçle pişirilen bir yemek türü

Örnek:

1. Midye salması.

1. Midye salması.

3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Genellikle köylerde işlerin görülmesi için ihtiyar heyetinin kararıyla her evden toplanması gereken para

4. Bazı yerel giysilerde kolun yeninden sarkan kumaş parçası

5. Kuşların üretilmesine ayrılan oda

6. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Başıboş gezen (hayvan)

Örnek:

1. Salma sığır.

1. Salma sığır.

7. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sürekli akan (su)

8. tarih , tarih , tarih , tarih , Osmanlı Devleti'nde kol gezen kolluk eri


salma gezmek (veya dolaşmak)
Anlamı:

1. başıboş hayvan gibi dolaşmak

Örnek:

1. Ne olacak çobansız köyde kurtlar boş oturacak değil ya, işte böyle salma dolaşırlar.

1. Ne olacak çobansız köyde kurtlar boş oturacak değil ya, işte böyle salma dolaşırlar.


salma omurga
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Yatlarda dengeyi sağlamak bakımından gerekli olan ve omurganın ek ağırlıkla birlikte oluşan uzantı bölümü


salma salmak
Anlamı:

1. genellikle köylerde işlerin görülmesi için ihtiyar heyetinin kararıyla her evden para toplamak

2. yardım amacıyla varlıklı kişilerden gücüne göre para istemek


salma tomruk
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Salma erlerin gece yakaladıkları suçluları kapadıkları yer


salmak fiil

İlgili Kelimeler:

salıvermek, salıverilmek

Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek

Örnek:

1. Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı.

1. Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı.

2. Yollamak, göndermek

Örnek:

1. Bununla beraber peşine adam salmak gerekir.

1. Bununla beraber peşine adam salmak gerekir.

3. Koymak, katmak

Örnek:

1. Halk ruhunun benliğinizde yeniden uyanıp hararetini gönlünüze saldığını duyarsınız.

1. Halk ruhunun benliğinizde yeniden uyanıp hararetini gönlünüze saldığını duyarsınız.

4. Sürmek

Örnek:

1. Bunun içindir ki dal budak saldı, yemiş vermeye başladı.

1. Bunun içindir ki dal budak saldı, yemiş vermeye başladı.

5. Uğratmak

Örnek:

1. Başını derde salmak.

1. Başını derde salmak.

6. Vergi yüklemek

Örnek:

1. Ona elli bin lira salmışlar.

1. Ona elli bin lira salmışlar.

7. Üzerine yürütmek

Örnek:

1. Tazıyı tavşana salmak.

1. Tazıyı tavşana salmak.

8. -e , -e , -e , -e , Saldırmak

Örnek:

1. Aç kurt, yılana da salar, taşa da, dedi.

1. Aç kurt, yılana da salar, taşa da, dedi.

9. Sarkıtmak

Örnek:

1. Soğutmak için kuyuya su kabı saldı.

1. Soğutmak için kuyuya su kabı saldı.

10. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Gemi demir üzerinde dört yana dönmek

11. -i , -i , mecaz , mecaz , -i , -i , mecaz , mecaz , Bakmamak, ilgilenmemek, özen göstermemek


salmalık
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Otlak


salmastra
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Halat tellerinden saç gibi örülmüş olan ip

2. Özellikle makinelerde birbirine sıkıca değen iki yüzey arasına yerleştirilerek bu yüzeyler arasına su, buhar veya yağların sızmasını önleyen urgan


Lisan : İtalyanca salmastra

Telaffuz : salma'stra

salname
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Yıllık


Lisan : Farsça sāl + nāme

Telaffuz : salna:me

salon

İlgili Kelimeler:

salon adamı, salon bitkileri, salon çamı, salon çiçeği, salon kadını, bekleme salonu, berber salonu, bilardo salonu, dans salonu, dinleme salonu, dinlenme salonu, düğün salonu, güzellik salonu, kabul salonu, lostra salonu, merasim salonu, misafir salonu, model salonu, müzik salonu, oyun salonu, sergi salonu, sinema salonu, şeref salonu, toplantı salonu, yemek salonu, yolcu salonu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir evde konukları ağırlamakta kullanılan en geniş oda

Örnek:

1. Hasta alt kattaki salona kadar gitti ve bir kanepenin üstüne düştü.

1. Hasta alt kattaki salona kadar gitti ve bir kanepenin üstüne düştü.

2. Toplantıların, kutlamaların, gösterilerin yapıldığı geniş yer

Örnek:

1. Düğün salonu. Konferans salonu.

1. Düğün salonu. Konferans salonu.

3. Dükkân, mağaza

Örnek:

1. Çay salonu. Berber salonu.

1. Çay salonu. Berber salonu.


Lisan : Fransızca salon

salon adamı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kadınlı erkekli davetlere katılan, bu gibi yerlerde nasıl davranılacağını, görgü kurallarını iyi bilen adam


salon bitkileri
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Kapalı mekânlarda yetiştirilen, kaktüs, kauçuk, eltieltiyeküstü vb. süs bitkileri


salon çamı
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Dalları üzerinde diken bulunan, küçük çam biçiminde bir süs bitkisi (Ara ucaria)


salon çiçeği
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Salonları süsleyen gösterişli ve bakımlı ev çiçeği


salon kadını
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kadınlı erkekli özel toplantılara katılan, bu gibi yerlerde nasıl davranılacağını iyi bilen ve durumuyla dikkati çeken kadın

Örnek:

1. Az zamanda Faika, Üsküdar'ın yoksul mahalle kızından, kendi cinsinde bir salon kadını çıkardı.

1. Az zamanda Faika, Üsküdar'ın yoksul mahalle kızından, kendi cinsinde bir salon kadını çıkardı.


saloz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Salak


Lisan : Rumca

salozlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Salozlaşmak durumu


salozlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , Saloz durumuna düşmek


salozluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saloz olma durumu, salaklık


salpa
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gevşek, iş bilmez, tembel


salpak
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Salpa

Örnek:

1. Salpak kız, ayağının altına baksana!

1. Salpak kız, ayağının altına baksana!


Şalpazarı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Trabzon iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : şa'lpazarı

salsa
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir tür Güney Amerika dansı

2. Bu dansın müziği


Lisan : İngilizce salsa

salt

İlgili Kelimeler:

salt çoğunluk, salt değer, salt nem, salt sıcaklık, salt sıfır

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçinde yabancı bir öge bulunmayan, mutlak

Örnek:

1. Çelişkileri salt geleneklerin, törenin, eğitimin bir sonucu saymışızdır.

1. Çelişkileri salt geleneklerin, törenin, eğitimin bir sonucu saymışızdır.

2. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , İçine, kendisine yabancı hiçbir şey karışmamış, arı

3. zarf , zarf , zarf , zarf , Yalnızca

Örnek:

1. Sanat adına konuşmakta kendinde hak gören, her konuştuğunu da salt doğrudur diye karşısındakine kabullendirmek isteyen kimseler sardı etrafımızı.

1. Sanat adına konuşmakta kendinde hak gören, her konuştuğunu da salt doğrudur diye karşısındakine kabullendirmek isteyen kimseler sardı etrafımızı.