Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
saldırabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saldırabilmek işi


saldırabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Saldırma ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Her an, her yerden çıkıp saldırabilir, kafasına estiği gibi silah değiştirebilirdi.

1. Her an, her yerden çıkıp saldırabilir, kafasına estiği gibi silah değiştirebilirdi.


saldırgan
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Başkasına saldıran, yapısında saldırma özelliği olan (devlet, kimse, hayvan), agresif, mütecaviz

Örnek:

1. Bu saldırgan angutlar, kuru gürültüden başka bir şey değildir.

1. Bu saldırgan angutlar, kuru gürültüden başka bir şey değildir.


saldırganlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saldırganlaşmak durumu


saldırganlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Saldırgan duruma gelmek

Örnek:

1. Hele kendini güçlü hissederse tetik ol, basbayağı saldırganlaşır.

1. Hele kendini güçlü hissederse tetik ol, basbayağı saldırganlaşır.


saldırganlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saldırgan olma durumu

2. Saldırgan bir biçimde davranma

Örnek:

1. Oralar her saldırganlıktan korunmuş Türk kucağı idi.

1. Oralar her saldırganlıktan korunmuş Türk kucağı idi.

3. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Bireyin kendi düşünce ve davranışlarını dıştaki direnmelere karşı, zorla karşısındakine benimsetme çabası


saldırı

İlgili Kelimeler:

intihar saldırısı, sözlü saldırı, yarma saldırısı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kötülük yapmak, yıpratmak amacıyla doğrudan doğruya silahlı veya silahsız bir eylemde bulunma, hücum, taarruz, tecavüz

Örnek:

1. Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu.

1. Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu.


saldırıcı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Saldırgan, birinin üzerine atılan, mütecaviz


saldırıcılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saldırıcının işi


saldırış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saldırma işi

Örnek:

1. Her türlü saldırış ve sataşma sahneleri gene eksik değildi.

1. Her türlü saldırış ve sataşma sahneleri gene eksik değildi.


saldırısız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Saldırı yapılmayan

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Saldırı yapmadan


saldırıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saldırıvermek işi


saldırıvermek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Ansızın veya çabucak saldırmak


Telaffuz : saldırı'vermek

saldırıya uğramak
Anlamı:

1. saldırı karşısında kalmak, tecavüze uğramak


saldırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saldırmak işi

Örnek:

1. Onları mı benim üzerime saldırmaya, beni mi onlara çullanmaya davet ediyordunuz?

1. Onları mı benim üzerime saldırmaya, beni mi onlara çullanmaya davet ediyordunuz?

2. Bir tür büyük bıçak

Örnek:

1. Hele Üsküdar gibi bıçkını fazla semtlerde on çocuktan üç dördünde bir bıçak, bir sustalı, bir usturpa hatta bir saldırma bulunurdu.

1. Hele Üsküdar gibi bıçkını fazla semtlerde on çocuktan üç dördünde bir bıçak, bir sustalı, bir usturpa hatta bir saldırma bulunurdu.


saldırmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Bir kimseye veya bir şeye karşı saldırı yöneltmek, zarar verici bir davranışta bulunmak, hücum etmek

Örnek:

1. Bugün şu dakikada onlar hâlâ düşmana saldırıyorlardı.

1. Bugün şu dakikada onlar hâlâ düşmana saldırıyorlardı.

2. Bir şey veya kimse üzerine saldırı yapılmasına sebep olmak

3. -den , -den , -den , -den , Gemi, kalkmak için yelken açıp başını gideceği yola çevirmek

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yıkıcı ve sert eleştiriler yapmak

5. kimya , kimya , kimya , kimya , Etkisiyle eritmek

Örnek:

1. Asitler madenlere saldırır.

1. Asitler madenlere saldırır.


saldırmazlık

İlgili Kelimeler:

saldırmazlık antlaşması, saldırmazlık paktı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Birbirine saldırmama durumu


saldırmazlık antlaşması
Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Saldırmazlık paktı


saldırmazlık paktı
Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Devletlerin birbirlerine saldırmamaları ilkesine dayanan antlaşma, saldırmazlık antlaşması


saldırtabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saldırtabilmek işi


saldırtabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Saldırtma ihtimali veya imkânı bulunmak


saldırtma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saldırtmak işi


saldırtmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Saldırma işini yaptırmak


şale
Anlamı:

1. isim , isim , mimarlık , mimarlık , isim , isim , mimarlık , mimarlık , Uzun saçaklı çatısı olan alçak dağ konutu


Lisan : Fransızca chalet

salep
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Salepgillerin tek köklü, yumrulu, salkımlı veya başak çiçekli olan örnek bitkisi (Orchis)

2. Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden dövülerek hazırlanan beyaz toz

3. Bu tozun, şekerli süt veya su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek

Örnek:

1. Üstüne bol zencefil ektirdiğim salep fincanını iki elimle kavradım.

1. Üstüne bol zencefil ektirdiğim salep fincanını iki elimle kavradım.


Lisan : Arapça saḥleb

Telaffuz : sa:lep