Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
saklanılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saklanılmak işi


saklanılmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Saklanma işi yapılmak

Örnek:

1. Bu yiyecek size saklanıldı.

1. Bu yiyecek size saklanıldı.

2. -den , -den , -den , -den , Gizli tutulmak

Örnek:

1. Durum benden saklanıldı.

1. Durum benden saklanıldı.

3. Herhangi biri saklanmak

Örnek:

1. Buraya saklanılır mı?

1. Buraya saklanılır mı?


saklanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saklanma işi


saklanıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saklanıvermek işi


saklanıvermek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak saklanmak


Telaffuz : saklanı'vermek

saklanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saklanmak işi


saklanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kendini saklamak, gizlenmek

Örnek:

1. O âdeta kaçıp saklanacak bir yer arıyormuş gibi sıkıntıdaydı.

1. O âdeta kaçıp saklanacak bir yer arıyormuş gibi sıkıntıdaydı.

2. -den , -den , -den , -den , Saklama işi yapılmak

Örnek:

1. Şarap mahzende saklanır, aşkın kalbimde yıllanıyor.

1. Şarap mahzende saklanır, aşkın kalbimde yıllanıyor.

3. Niteliğini yitirmemesi için korumak

Örnek:

1. Kadife gibi ince ve yumuşak olan bu arakiyeler de çok iyi saklanmıştır.

1. Kadife gibi ince ve yumuşak olan bu arakiyeler de çok iyi saklanmıştır.


saklantı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saklanan şey


saklatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saklatmak işi


şaklatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şaklatmak işi


saklatmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Saklama işini yaptırmak

Örnek:

1. Bu eşyayı Kuzma'nın evinde saklatacağını söyledi.

1. Bu eşyayı Kuzma'nın evinde saklatacağını söyledi.


şaklatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , `Şak` diye ses çıkartmak

Örnek:

1. Yaygaracı kadın bir elinin tersini öteki elinin avucuna vurarak şaklatıyor, gözlerini açıyor, bağırıyordu.

1. Yaygaracı kadın bir elinin tersini öteki elinin avucuna vurarak şaklatıyor, gözlerini açıyor, bağırıyordu.


saklayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saklayabilmek işi


saklayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Saklama ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Kendilerini saklayabilmek için yan tarafa, ağaçlığa doğru koştular.

1. Kendilerini saklayabilmek için yan tarafa, ağaçlığa doğru koştular.


saklayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saklama işi


saklı

İlgili Kelimeler:

saklı yazı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Saklanmış olan

Örnek:

1. En azılı küfürler kalın bir argo kabuğu içinde saklı.

1. En azılı küfürler kalın bir argo kabuğu içinde saklı.

2. Elde tutulan, mahfuz

Örnek:

1. Her hakkı saklıdır.

1. Her hakkı saklıdır.

3. Gizli bir yere konarak kaybolması veya çalınması önlenen

4. Başkalarından gizlenen, gizli tutulan, hafi

Örnek:

1. Birbirlerinden saklı hiçbir işleri yoktur.

1. Birbirlerinden saklı hiçbir işleri yoktur.


saklı yazı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gizlilik taşıyan belge, kripto


saklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Uyanıklık


sako
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Paltoya benzer bir tür üstlük

Örnek:

1. Hava sıcak, arkasındaki uzunca sako omuzlarından sarkıyor, fesi terden yapışıyor ancak aldırmıyor, yürüyordu.

1. Hava sıcak, arkasındaki uzunca sako omuzlarından sarkıyor, fesi terden yapışıyor ancak aldırmıyor, yürüyordu.


Lisan : İtalyanca sacco

şakrak

İlgili Kelimeler:

şakrak kuşu, şen şakrak

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Şen, neşeli, hayat dolu

Örnek:

1. Bu memleket musiki gibi hem melankolik hem şakrak bir memlekettir.

1. Bu memleket musiki gibi hem melankolik hem şakrak bir memlekettir.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Şen, neşeli, hayat dolu bir biçimde

Örnek:

1. Hele genç kızlar, gelinin önünde pervane gibi şakrak ve çevik dönüyorlar.

1. Hele genç kızlar, gelinin önünde pervane gibi şakrak ve çevik dönüyorlar.


şakrak kuşu
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , İspinozgillerden, başı siyah, boynu kırmızı, ötücü bir kuş (Pyrrhula pyrrhula)


şakraklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şakrak olma durumu

Örnek:

1. Genç kızlığın bütün şakraklığı dershaneyi kapladı, her kafadan bir ses çıkıyordu.

1. Genç kızlığın bütün şakraklığı dershaneyi kapladı, her kafadan bir ses çıkıyordu.


şakrama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şakramak işi


şakramak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Şakımak


saksafon
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Genellikle pirinçten yapılmış, metal tuşlara basılarak çalınan, çoğunlukla bandolarda ve caz topluluklarında kullanılan bir tür üflemeli çalgı

Örnek:

1. Saksafoncu, saksafonun borusunu havalara kaldırarak sololar yapıyordu.

1. Saksafoncu, saksafonun borusunu havalara kaldırarak sololar yapıyordu.


Lisan : Fransızca saxophone