92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Korkudan veya soğuktan titremek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , `Şakır` diye ses çıkarmak
1. Bursa'da bir eski cami avlusu / Küçük şadırvanda şakırdayan su
1. Bursa'da bir eski cami avlusu / Küçük şadırvanda şakırdayan su
1. isim , isim , isim , isim , Şakırdatmak işi
1. Ahmet iskarpinlerinin nalçalı topuklarını taşlarda şakırdatmaya başladı.
1. Ahmet iskarpinlerinin nalçalı topuklarını taşlarda şakırdatmaya başladı.
1. -i , -i , -i , -i , Şakır şakır ses çıkartmak
1. Ağzındaki takma dişleri şakırdatacağına, adam gibi cevap ver!
1. Ağzındaki takma dişleri şakırdatacağına, adam gibi cevap ver!
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kene
Telaffuz : sakı'rga
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Öğrenci, çırak
1. Dedeye yeni şakirdiniz efendim, diyerek çekilip gidince kız odanın ortasında kakıldı kaldı.
1. Dedeye yeni şakirdiniz efendim, diyerek çekilip gidince kız odanın ortasında kakıldı kaldı.
Lisan : Farsça şāgird
Telaffuz : şa:kirt
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Korkudan veya soğuktan titreme
1. isim , isim , isim , isim , Şakırdayan bir şeyin çıkardığı sesin adı
1. Birdenbire kesildi halkın lakırtıları / Korku içinde durdu tavla şakırtıları
1. Birdenbire kesildi halkın lakırtıları / Korku içinde durdu tavla şakırtıları
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Şakırtısı olan
1. Sırtına, kaba etlerine yumruklar, şakırtılı silleler atmaya başladı.
1. Sırtına, kaba etlerine yumruklar, şakırtılı silleler atmaya başladı.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Susmuş, sessiz
1. Nazmiye Hanım hülyaları içinde sakit, uysal ve gevşek adımlarla yürüyordu.
1. Nazmiye Hanım hülyaları içinde sakit, uysal ve gevşek adımlarla yürüyordu.
Lisan : Arapça sākit
Telaffuz : sa:kit
ceninisakıt
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Düşen, düşmüş
2. Hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş
3. isim , isim , isim , isim , Düşük
Lisan : Arapça sāḳiṭ
Telaffuz : sa:kıt
sakız ağacı, sakız bademi, sakız baklası, sakız dikeni, sakız enginarı, sakız kabağı, sakız leblebisi, sakız rakısı, sakız tatlısı, acı sakız, çürük sakız, karasakız, afyon sakızı, ağaç sakızı, çam sakızı, çengel sakızı, damla sakızı, kengel sakızı, kenger sakızı, köknar sakızı, yer sakızı
1. isim , isim , isim , isim , Bazı ağaçların ve özellikle sakız ağacının kabuğundan sızan, çiğnendiğinde yumuşayan, hoş kokulu, beyaz renkli reçine
2. Şekerli ve kokulu ağızda çiğnenen eğlence yiyeceği, ciklet
3. hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Vücudu beyaz olup başta ve ayaklarda belirgin siyah işaretler bulunan, ince kemik yapılı ve yüksek ayaklı, ince yağsız uzun kuyruklu bir tür koyun
4. Sakız ağacı
1. Sizi İnce dağ yollarının sakız gölgeleri içinde yalnız bırakmak lazım geldiğini hissediyordu.
1. Sizi İnce dağ yollarının sakız gölgeleri içinde yalnız bırakmak lazım geldiğini hissediyordu.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Antep fıstığıgillerden, kışın yaprak dökmeyen, meyvesi üzümsü ve yağlı, bodur bir ağaç (Pistacia lentiscus)
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Uzun ve ince, çok lezzetli turfanda bir tür bakla
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Sakız çıkarılan bir tür diken
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Yaprakları sivri, kenarları düzgün, lezzetli bir tür enginar
1. çok temiz, çok beyaz
1. Kız, kucağında hiç kullanılmamış sakız gibi bir çamaşır sepeti ile çadırdan çıktı.
1. Kız, kucağında hiç kullanılmamış sakız gibi bir çamaşır sepeti ile çadırdan çıktı.
2. ayrılmak bilmez, yapışkan
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Sebze olarak kullanılan kabak (Cucurbita pepo)