92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir tehlikeye karşı alınan önlem, ihtiyat, tedbir
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İhtiyatlı, tedbirli
1. Engellemek isteyen sakınımlı büyükleri dinlemediler, düştüler yola.
1. Engellemek isteyen sakınımlı büyükleri dinlemediler, düştüler yola.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sakinleşme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yatışmak, durgun duruma gelmek, durgunlaşmak, dinginleşmek
1. Deniz sakinleşti.
1. Deniz sakinleşti.
2. Sıkıntısı, öfkesi veya heyecanı geçmek
1. Dakikalar geçtikçe sakinleşiyor, sakinleştikçe de için için kızıyor, üzülüyordum.
1. Dakikalar geçtikçe sakinleşiyor, sakinleştikçe de için için kızıyor, üzülüyordum.
1. -i , -i , -i , -i , Sakinleşmesini sağlamak, sessiz, dingin bir duruma getirmek
1. isim , isim , isim , isim , Sakin olma durumu, durgunluk, sessizlik, dinginlik, sükûnet
1. Ağaçlar, çimler, çiçekler, ikindi güneşinin sakinliği içindeydiler.
1. Ağaçlar, çimler, çiçekler, ikindi güneşinin sakinliği içindeydiler.
1. isim , isim , isim , isim , Sakınmak işi, içtinap
2. Olabileceği düşünülen kötü durumlara karşı önlem alma, ihtiyat
3. spor , spor , spor , spor , Boksörün korunmak için, ayaklarını oynatmadan eliyle, gövdesiyle sağa sola, öne arkaya yaptığı hareket
1. -i , -i , -den , -den , -i , -i , -den , -den , Herhangi bir korku veya düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak durmak, içtinap etmek
1. Bıçak kemiğe dayandı mı başkaldırır, canını sakınmaz, hakkını ister.
1. Bıçak kemiğe dayandı mı başkaldırır, canını sakınmaz, hakkını ister.
2. Olabileceği düşünülen kötülüklere karşı önlemler almak
3. Korumak, esirgemek, gözetmek
1. Kendini tramvay ve otomobil tehlikelerinden sakınarak yürüdü.
1. Kendini tramvay ve otomobil tehlikelerinden sakınarak yürüdü.
1. korkusu, çekinmesi olmamak
2. incelik kurallarına, saygıya aldırmadan davranmak
1. isim , isim , isim , isim , Sıkıntıya yol açabilecek durumlara karşı alınan önlem, ihtiyat
1. zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , Aralıksız, sürekli
1. Okurdu, okurdu, nihayet bir zaman gelirdi, bütün vücudu sakır sakır titrerdi.
1. Okurdu, okurdu, nihayet bir zaman gelirdi, bütün vücudu sakır sakır titrerdi.
1. isim , isim , isim , isim , Sürekli olarak yağan yağmurun, ötüşen kuşların veya buna benzer hoşa giden şeylerin çıkardığı ses
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Bu sesi çıkararak (yağmak, ötmek vb.)
1. Yağmur hâlâ şakır şakır yağıyor.
1. Yağmur hâlâ şakır şakır yağıyor.
3. zarf , zarf , zarf , zarf , Kolaylıkla, iyi bir biçimde, akıcı olarak
1. Şakır şakır İngilizce konuşuyor.
1. Şakır şakır İngilizce konuşuyor.
4. zarf , zarf , zarf , zarf , Çok parlak ve ışıklı olarak