92406 kayıt bulundu.
1. çok üzülmek, üzüntüsünden dövünmek
1. Tanrıça Hebe çaresiz kalmış, saçını başını yoluyordu.
1. Tanrıça Hebe çaresiz kalmış, saçını başını yoluyordu.
1. kadın özveri ile çalışıp hizmet etmek
1. Ah gençliğim, ah sana saçımı süpürge ettiğim gençliğim de diyecek değilim.
1. Ah gençliğim, ah sana saçımı süpürge ettiğim gençliğim de diyecek değilim.
1. -i , -i , -i , -i , Azar azar saçmak, dağıtmak, serpmek
2. Rastgele saçmak
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Bir mantarın oluşturduğu, saçları döken bir deri hastalığı, kılkıran
Telaffuz : sa'çkıran
saçlı meşe, saçlı sakallı, ak saçlı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Saçı olan
1. Dalgalı ipek saçlı başı kardeşinin göğsüne sokuldu.
1. Dalgalı ipek saçlı başı kardeşinin göğsüne sokuldu.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bir tür meşe (Quercus cerris)
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yaşlanmış (kimse)
1. Soğukoluk'un çardaklı bir kahvesinde yaşlı başlı, saçlı sakallı, adlı sanlı koca adamlar, bizler, çocuklar gibi tombala oynuyoruz.
1. Soğukoluk'un çardaklı bir kahvesinde yaşlı başlı, saçlı sakallı, adlı sanlı koca adamlar, bizler, çocuklar gibi tombala oynuyoruz.
saçma sapan, deli saçması
1. isim , isim , isim , isim , Saçmak işi
2. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Bir tür balık ağı, serpme ağ
3. Avda kullanılan fişeklerin içine konulan, türlü boylardaki küçük ve yuvarlak kurşun tanesi
1. Ben fişeklerin barutunu, tapasını, saçmasını koyarım, beybaba!
1. Ben fişeklerin barutunu, tapasını, saçmasını koyarım, beybaba!
4. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Akla uygun olmayan, pestenkerani, absürt
1. Kapıldığı tüm fikirler saçma, kurduğu tüm hayaller boşunaydı.
1. Kapıldığı tüm fikirler saçma, kurduğu tüm hayaller boşunaydı.
5. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yersiz bulunan
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yersiz, akla aykırı, tutarsız söz
1. Bırak şu saçmaları! Bir daha bahsini etme.
1. Bırak şu saçmaları! Bir daha bahsini etme.
7. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Böyle söz söyleyen veya iş yapan
1. Saçma adam.
1. Saçma adam.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Abuk sabuk
1. Belki de kıymetli saatlerinizi benim saçma sapan sözlerimi dinleyerek öldüreceksiniz.
1. Belki de kıymetli saatlerinizi benim saçma sapan sözlerimi dinleyerek öldüreceksiniz.
döke saça
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi ortalığa dağıtmak, dökmek
1. Oraya birikmiş sulara basarak çamurları etrafa saçtı.
1. Oraya birikmiş sulara basarak çamurları etrafa saçtı.
2. Işık ve ısı yaymak
1. Büyümüş gözler örste dövülen kızgın demir gibi kıvılcımlar saçtı.
1. Büyümüş gözler örste dövülen kızgın demir gibi kıvılcımlar saçtı.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Belli bir görüşü, düşünceyi yaymak
1. isim , isim , isim , isim , Saçmalamak işi, abuklama
1. Saçmalama özgürlüğüme hiç kimsenin, hiçbir yetkenin karışamayacağına sevindim.
1. Saçmalama özgürlüğüme hiç kimsenin, hiçbir yetkenin karışamayacağına sevindim.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Anlamsız, gereksiz, tutarsız, saçma sapan sözler söylemek veya bu tür davranışlarda bulunmak, abuklamak
1. Konuşması büsbütün dağıldı, tutarsızlaştı. Artık saçmalıyor.
1. Konuşması büsbütün dağıldı, tutarsızlaştı. Artık saçmalıyor.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Saçma davranışlarda bulunmak, abuklaşmak