Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
rafit
Anlamı:

1. isim , isim , biyoloji , biyoloji , isim , isim , biyoloji , biyoloji , Bazı hayvan ve bitki hücrelerinde bulunan, iğne biçiminde billur madde


Lisan : Fransızca raphide

Rafızi
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Rafıziliği benimseyen kimse


Özel: Evet

Lisan : Arapça rāfiżī

Telaffuz : ra:fızi:

Rafızilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şii mezhebinin bir kolu ve bu koldan olanların inancı


Özel: Evet

raflı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Rafı olan


rafsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Rafı olmayan


rafting
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , 343 sal yarışı


Lisan : İngilizce rafting

rafya
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Afrika ve Amerika'da yetişen, iri gövdeli, uzun yapraklı palmiye (Raphie)

2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Bu palmiyenin dokuma işlerinde kullanılan lifleri

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu liflerden yapılan

Örnek:

1. Rafya çanta.

1. Rafya çanta.


Lisan : Fransızca raphia

Telaffuz : ra'fya

rağbet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İstek, arzu, ilgi

2. Beğenme, itibar

Örnek:

1. Fakat memlekette böylelerine rağbet yok.

1. Fakat memlekette böylelerine rağbet yok.


Lisan : Arapça raġbet

rağbet etmek (veya göstermek)
Anlamı:

1. istemek, beğenmek, istekle karşılamak

Örnek:

1. El işçiliğine ve çiftçiliğe rağbet göstermediler.

1. El işçiliğine ve çiftçiliğe rağbet göstermediler.


rağbet görmek (veya kazanmak)
Anlamı:

1. istenilmek, beğenilmek, istekle karşılanmak

Örnek:

1. Haftanın bir gecesinde yalnız kadınlara oynayacak kadar mahallede rağbet kazandı.

1. Haftanın bir gecesinde yalnız kadınlara oynayacak kadar mahallede rağbet kazandı.


rağbetli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İstek gören, rağbet gören, rağbet edilen


rağbetsiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İsteksiz, gönülsüz, rağbet etmeyen

2. İstenilmeyen, rağbet edilmeyen


rağbetsizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İsteksizlik, gönülsüzlük, rağbet etmeme

2. İstenilmeme, rağbet edilmeme


ragbi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , On beşer kişilik iki takım arasında oval bir topla oynanan oyun


Lisan : İngilizce rugby

Telaffuz : ra'gbi

rağmen
Anlamı:

1. edat , edat , edat , edat , Karşın

Örnek:

1. Birdenbire nutku tutuldu ve bütün gayretlerine rağmen konuşamadı.

1. Birdenbire nutku tutuldu ve bütün gayretlerine rağmen konuşamadı.


Lisan : Arapça raġmen

Telaffuz : ra'ğmen

rahat

İlgili Kelimeler:

rahat döşeği, rahat duruş, rahat rahat

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üzüntü, sıkıntı ve tedirginliği olmayan

Örnek:

1. Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve mutluluk verici tatlı rüzgâr karşısındayım ki...

1. Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve mutluluk verici tatlı rüzgâr karşısındayım ki...

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkıntı veya yorgunluk, tedirginlik vermeyen

Örnek:

1. Ben sana güzel ve rahat bir oda hazırlattım.

1. Ben sana güzel ve rahat bir oda hazırlattım.

4. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Aldırmaz, gamsız

Örnek:

1. Rahat adam.

1. Rahat adam.

5. zarf , zarf , zarf , zarf , Kolay bir biçimde, kolaylıkla

Örnek:

1. İstersen beraber gidelim. Haydi al torbanı. Bir saatte rahat varırız.

1. İstersen beraber gidelim. Haydi al torbanı. Bir saatte rahat varırız.

6. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , `Hazır ol` durumunda bulunanlara, oldukları yerde serbest bir durum almaları için verilen komut


Lisan : Arapça rāḥat

rahat batmak
Anlamı:

1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , iyi bir durumdayken bu durumu olmayacak sebepler yüzünden bırakanlar için sitem yollu söylenen bir söz


Ön Takı : (birine)

rahat bırakmak
Anlamı:

1. işine karışmamak


rahat bırakmamak (veya vermemek)
Anlamı:

1. tedirgin etmek

Örnek:

1. Beni son nefesimde rahat bırakmayan herif, bana o vakitler akla gelmez cefalar çektirmişti.

1. Beni son nefesimde rahat bırakmayan herif, bana o vakitler akla gelmez cefalar çektirmişti.


rahat döşeği
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ölüyü kaldırıncaya değin içinde yatırdıkları döşek

Örnek:

1. Talihsiz hatun odasında, rahat döşeğinde mi can vermiş?

1. Talihsiz hatun odasında, rahat döşeğinde mi can vermiş?


rahat durmak
Anlamı:

1. yaramazlık etmemek veya kımıldamamak


rahat duruş
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Alıştırmalar arasında dinlenmek için eller arkaya dik olarak birleştirilmiş, bacaklar önde veya yana yarım adım duruşunda vücudun aldığı gevşek durum

2. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , `Rahat` komutuyla geçilen duruş biçimi


rahat etmek
Anlamı:

1. sıkıntısız durumda olmak, ferahlanmak, dinlenmek

Örnek:

1. Benim ve kardeşimin mektep veya sokak dönüşü kirliliklerimiz yüzünden içlenirdi, bizi yıkayıp temizleyinceye kadar rahat etmezdi.

1. Benim ve kardeşimin mektep veya sokak dönüşü kirliliklerimiz yüzünden içlenirdi, bizi yıkayıp temizleyinceye kadar rahat etmezdi.


rahat kıçına batmak
Anlamı:

1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , bulunduğu rahat durumun değerini bilmemek


rahat olmak
Anlamı:

1. üzüntülü, sıkıntılı veya tedirgin durumda olmamak