Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
pürtüklenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pürtüklenmek işi


pürtüklenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Herhangi bir şeyin üzerinde pürtükler oluşmak


pürtüklü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pürtüğü olan


pürtüksüz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pürtüğü olmayan


pürüz

İlgili Kelimeler:

pürüzalır

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin düzgünlüğünü bozacak çıkıntı, gedik veya kusur

Örnek:

1. Cildin pürüzleri.

1. Cildin pürüzleri.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Engel, güçlük


pürüz çıkarmak
Anlamı:

1. engel çıkarmak


pürüzalır
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir borunun ağzına biçim vermek, genişletmek veya çapaklarını, pürüzlerini almak için kullanılan, çevresinde kesici yüzü bulunan alet, rayba


Telaffuz : pürü'zalır

pürüzleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pürüzlemek işi


pürüzlemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yapılarda sıva, alçı veya boyanın daha iyi tutmasını sağlamak amacıyla yüzeyi pürüzlü duruma getirmek


pürüzlendirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pürüzlendirmek işi


pürüzlendirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Pürüzlenme işini yaptırmak


pürüzlenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pürüzlenmek işi


pürüzlenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Pürüz oluşmak, pürüzlü duruma gelmek

2. Ses boğuk ve bozuk çıkmak

Örnek:

1. Konserlerde sesi pürüzlendiği zaman böyle yapardı.

1. Konserlerde sesi pürüzlendiği zaman böyle yapardı.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir iş, durum vb. karışık ve güç bir duruma gelmek


pürüzlü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pürüzü olan

Örnek:

1. Pürüzlü cilt.

1. Pürüzlü cilt.

2. Boğuk ve bozuk (ses)

Örnek:

1. Sesi biraz pürüzlüydü.

1. Sesi biraz pürüzlüydü.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Karışık, güç (durum, iş)

Örnek:

1. Mesele pürüzlüdür, bir skandal hâlini almasından korkulur.

1. Mesele pürüzlüdür, bir skandal hâlini almasından korkulur.


pürüzlülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pürüzlü olma durumu


pürüzsüz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pürüzü olmayan

Örnek:

1. Yüzü bir sabah gibi düz ve pürüzsüzdü.

1. Yüzü bir sabah gibi düz ve pürüzsüzdü.

2. Düzgün (ses)

Örnek:

1. Pürüzsüz, billur gibi sesleri İncirlik, Kanlıdere taraflarını çın çın öttürüyordu.

1. Pürüzsüz, billur gibi sesleri İncirlik, Kanlıdere taraflarını çın çın öttürüyordu.

3. zarf , zarf , zarf , zarf , Hatasız, takılmadan

Örnek:

1. Pürüzsüz, tane tane şarkı söyler gibi ahenkli bir konuşma tarzı vardı.

1. Pürüzsüz, tane tane şarkı söyler gibi ahenkli bir konuşma tarzı vardı.


pürüzsüzlük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pürüzsüz olma durumu

Örnek:

1. Cenap Şehabettin Bey'in aşk şiirlerinin pürüzsüzlüğü derecesinde değilse bile daha içinden gelen ve şahsi bir cazibeyle eserler yazmıştı.

1. Cenap Şehabettin Bey'in aşk şiirlerinin pürüzsüzlüğü derecesinde değilse bile daha içinden gelen ve şahsi bir cazibeyle eserler yazmıştı.


pus
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Görüş uzaklığını çok azaltmayan bir tür hafif sis

Örnek:

1. Ortalığa ilk pus düşer düşmez dönüş saatini sezmiş gibi köy yönüne geçti ve bekledi.

1. Ortalığa ilk pus düşer düşmez dönüş saatini sezmiş gibi köy yönüne geçti ve bekledi.

2. Bazı meyvelerin üzerinde oluşan, zamk veya sakıza benzeyen madde

3. Yaprakların üzerinde görülen, örümcek ağını andıran böcek veya kurt yuvası

4. Ağaçların kütük ve dallarındaki yosun

5. Bazen meme başında oluşan kabuk


pus
Anlamı:

1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , İnç


Lisan : Fransızca pouce

pusarık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Puslu, puslanmış, sisli

2. isim , isim , isim , isim , Serap


pusat
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Araç

2. Silah, zırh vb. savaş aracı

3. Giysi veya giysilik kumaş


pusatçı
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Orta oyununda şakşak ve tahta kılıç vb. kullanan oyuncu


pusatlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pusatı olan

2. Zırh giymiş

Örnek:

1. Fakat tepeden tırnağa pusatlı idiler.

1. Fakat tepeden tırnağa pusatlı idiler.


puset
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Elle sürülen, hafif, küçük çocuk arabası


Lisan : Fransızca poussette

pusetçi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Puset yapan, satan veya onaran kimse