92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hava hafif sisli bir durum almak
2. Buğulanmak
1. Zehra'nın gözleri puslanıyor. Uyku mu, kahır mı, acı mı bilinmez.
1. Zehra'nın gözleri puslanıyor. Uyku mu, kahır mı, acı mı bilinmez.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Puslanmış, pusarık, hafif sisli
1. Puslu havaya yoğun bir kükürt kokusu sinmiş.
1. Puslu havaya yoğun bir kükürt kokusu sinmiş.
2. Üzerinde pus bulunan
suspus
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sinmek
2. Bir şeyi kendine siper edip saklanmak
3. Ortalığı hafif sis kaplamak, pusarmak
1. Yüce dağlar ne kararıp pusarsın.
1. Yüce dağlar ne kararıp pusarsın.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pusu (I) olmayan
1. Anadolu'nun yüksek yaylalarına has, sessiz, pussuz, boz renkli gecelerden biriydi.
1. Anadolu'nun yüksek yaylalarına has, sessiz, pussuz, boz renkli gecelerden biriydi.
1. isim , isim , kaba konuşmada , kaba konuşmada , isim , isim , kaba konuşmada , kaba konuşmada , Eş cinsel erkeklerin cinsel zevklerine hizmet eden erkek
2. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Ağır ve kaba sövgü sözü
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Güvenilmez, kalleş
Lisan : Farsça puşt
1. birinin ilencine uğrayıp kötüleşmek, mahvolmak
1. Bu gurbet ellerde candan usandım / El kahrını çekmede ömrüm puşt oldu
1. Bu gurbet ellerde candan usandım / El kahrını çekmede ömrüm puşt oldu
2. argo , argo , argo , argo , bir işin uzmanı olmak
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , İrinle dolu kabarcık veya sivilce
1. isim , isim , isim , isim , Birine saldırmak için saklanarak beklenilen yer
1. Gözleri ışıl ışıl yanan bir kara kedi gibi pusudaydı.
1. Gözleri ışıl ışıl yanan bir kara kedi gibi pusudaydı.
1. gizlenerek saldırıya hazır durumda olmak
1. Bu da hile, inanmıyorum; pusuda beklediğine ve rol oynadığına inanıyorum.
1. Bu da hile, inanmıyorum; pusuda beklediğine ve rol oynadığına inanıyorum.
1. kurulan pusudan kurtulmak
2. kuracağı pusudan vazgeçmek
1. Müdürün derviş tabiatlı olduğunu öğrenince teker teker pusudan çıkmaya başladılar.
1. Müdürün derviş tabiatlı olduğunu öğrenince teker teker pusudan çıkmaya başladılar.
sağır pusula
1. isim , isim , isim , isim , Üzerinde kuzey güney doğrultusunu gösteren bir mıknatıs iğnesi bulunan ve yön tespit etmek için kullanılan kadranlı araç, yön belirteci
1. Tam kutup noktasında pusula deli olmuş gibi dönmeye başlar.
1. Tam kutup noktasında pusula deli olmuş gibi dönmeye başlar.
Lisan : İtalyanca bussola
Telaffuz : pusu'la
dizi pusulası, hesap pusulası, oy pusulası, sevk pusulası
1. isim , isim , isim , isim , Küçük bir kâğıda yazılmış kısa mektup, tezkere
1. Hücrenin kapısında delikten bana bakan ere bir pusula uzatıp kumandana götürmesini istiyorum.
1. Hücrenin kapısında delikten bana bakan ere bir pusula uzatıp kumandana götürmesini istiyorum.
2. Üzerinde alacak hesabı yazılmış kâğıt
Lisan : İtalyanca bussola
Telaffuz : pusu'la
1. isim , isim , isim , isim , Üstüne hatırlanması gereken notlar yazılan, kendinden yapışkanı olan küçük kâğıt