Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
pisipisi otu
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Buğdaygillerden, tarla ve yol kenarlarında kendi kendine biten bir tür arpa (Hordeum murinum)


pişirebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişirebilmek işi


pişirebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Pişirme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Pişirmeyi becerebilmek

Örnek:

1. Bana bir kahve pişirebilir misin?

1. Bana bir kahve pişirebilir misin?


pişirgeç
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ocakta börek pişirmeye yarayan alet


pişirici
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişirmeyi sağlayan şey

2. Fırınlarda ekmek veya herhangi bir şey pişirme işini yapan kimse

Örnek:

1. Aydınlık yüzlü bir kadın, bir mısır pişiricisine sokuldu, taze mısırlardan birisini işaret etti.

1. Aydınlık yüzlü bir kadın, bir mısır pişiricisine sokuldu, taze mısırlardan birisini işaret etti.


pişiricilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişirici olma durumu


pısırık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tutuk, sünepe, aşırı çekingen, yüreksiz ve beceriksiz, ezik, girgin karşıtı

Örnek:

1. Beceriksiz mi beceriksiz, pısırık mı pısırık! A, ne yapayım ben böyle erkeği!..

1. Beceriksiz mi beceriksiz, pısırık mı pısırık! A, ne yapayım ben böyle erkeği!..


pısırıkça
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Pısırık gibi, pısırığa yaraşır bir biçimde


Telaffuz : pısırı'kça

pısırıklaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pısırıklaşmak işi


pısırıklaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Pısırık olmak, pısırık duruma gelmek


pısırıklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pısırık olma durumu

2. Pısırıkça davranış

Örnek:

1. Herkesten uzak duruşu, çekingenliğinden, pısırıklığından çok, birtakım sürtüşmelerden korunmak içindi.

1. Herkesten uzak duruşu, çekingenliğinden, pısırıklığından çok, birtakım sürtüşmelerden korunmak içindi.


pişiriliş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişirilme işi


pişirilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişirilmek işi

Örnek:

1. Yemeğin gerek pişirilmesinde gerek yenmesinde ayrı ve hususi ananeler cereyan ederdi.

1. Yemeğin gerek pişirilmesinde gerek yenmesinde ayrı ve hususi ananeler cereyan ederdi.


pişirilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Pişirme işine konu olmak


pişirim
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişirme işi


pişirimlik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pişirilecek kadar olan


pişirip kotarmak
Anlamı:

1. bir işi sonuçlandırmak, tamamlamak


pişiriş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişirme işi


pişirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişirmek işi

Örnek:

1. Kaynanasının da hiç olmazsa puf böreği pişirmeyi bilmesini isterdi.

1. Kaynanasının da hiç olmazsa puf böreği pişirmeyi bilmesini isterdi.


pişirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir besin maddesini gerektiği kadar ısıda tutarak yenebilecek veya içilebilecek bir duruma getirmek

Örnek:

1. Ayşe Nine de onlara bir yorgunluk kahvesi pişiriyordu hem de denizcilerle yârenlik ediyordu.

1. Ayşe Nine de onlara bir yorgunluk kahvesi pişiriyordu hem de denizcilerle yârenlik ediyordu.

2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Isı etkisiyle belirli bir kullanıma elverişli duruma getirmek

Örnek:

1. Tuğla pişirmek. Çömlek pişirmek.

1. Tuğla pişirmek. Çömlek pişirmek.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çalışarak öğrenmek

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Olgunlaştırmak

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bunaltacak kadar ısıtmak, yakmak

Örnek:

1. Bu ceket beni pişirdi.

1. Bu ceket beni pişirdi.


pişirtme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişirtmek işi


pişirtmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Pişirme işini yaptırmak

Örnek:

1. Ben olsam kuru fasulye pişirtirdim.

1. Ben olsam kuru fasulye pişirtirdim.


pişkin
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gereğince pişmiş

Örnek:

1. Pişkin ekmek.

1. Pişkin ekmek.

2. Çabuk pişen, pişeğen, pişek

Örnek:

1. Pişkin nohut.

1. Pişkin nohut.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Saygısızca davranarak işini yürüten

Örnek:

1. Hiç istifini bozmayan bir pek pişkin hırsız hâli buldum.

1. Hiç istifini bozmayan bir pek pişkin hırsız hâli buldum.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yüzsüz

Örnek:

1. Vasıf'ı hem arkadaş canlısı bir insan hem de gayet pişkin bir politikacı olarak tanıyordum.

1. Vasıf'ı hem arkadaş canlısı bir insan hem de gayet pişkin bir politikacı olarak tanıyordum.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Deneyimi olan, herhangi bir şeye alışmış olan, olgun

Örnek:

1. En pişkin aktörler bile bizim kadar rollerini başaramazlar.

1. En pişkin aktörler bile bizim kadar rollerini başaramazlar.


pişkince
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biraz pişkin

2. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , (pişki'nce) Pişkine yakışır bir biçimde


pişkinliğe vurmak
Anlamı:

1. kötü bir davranışa veya söze aldırmamak