Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
pişmaniyeci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişmaniye yapan veya satan kimse


pişmaniyecilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişmaniyecinin işi


pişmanlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişman olma durumu, nedamet

Örnek:

1. Sarı sakalları uzamış, bu yanık yüzde, en küçük bir pişmanlık eseri yoktu.

1. Sarı sakalları uzamış, bu yanık yüzde, en küçük bir pişmanlık eseri yoktu.


pişmanlık duymak (veya getirmek)
Anlamı:

1. pişman olmak

Örnek:

1. Buraya kalkıp geldiğinden dolayı pişmanlık duyuyordu.

1. Buraya kalkıp geldiğinden dolayı pişmanlık duyuyordu.

2. Gerçekte, hükûmet görevine girmiş olduğuma pek çok pişmanlık getirdim.

2. Gerçekte, hükûmet görevine girmiş olduğuma pek çok pişmanlık getirdim.


pişme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişmek işi

Örnek:

1. Şerafettin'in hanımı böreği fırına yeni sürmüş, daha bir yarım saati varmış pişmeye.

1. Şerafettin'in hanımı böreği fırına yeni sürmüş, daha bir yarım saati varmış pişmeye.


pişmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ateşte, fırında, kaynar suda veya yağda ısı etkisiyle yenilebilir duruma gelmek

Örnek:

1. Börek geç pişer.

1. Börek geç pişer.

2. Isıtma sonucu belirli bir kullanıma uygun duruma gelmek

Örnek:

1. Tuğla, çanak çömlek özel ocaklarda pişer.

1. Tuğla, çanak çömlek özel ocaklarda pişer.

3. Meyve olgun duruma gelmek

Örnek:

1. Yere düşenlerin beraberce yenmesine önce ses çıkarmadılar fakat yemişler pişip tatlılaşınca iş değişti.

1. Yere düşenlerin beraberce yenmesine önce ses çıkarmadılar fakat yemişler pişip tatlılaşınca iş değişti.

4. Pişik oluşmak

Örnek:

1. Çocuğun apış arası pişmiş.

1. Çocuğun apış arası pişmiş.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir konuyu iyice öğrenmek

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İşe alışıp beceri ve ustalık kazanmak, zorlukları göğüslemek

Örnek:

1. Ama ticarette küçükten pişmek lazım.

1. Ama ticarette küçükten pişmek lazım.

7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Herhangi bir iş için konuşup hazırlanmak

8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bunalacak kadar sıcaklık duymak


pişmiş armut gibi eline düşmek
Anlamı:

1. olmuş armut gibi eline düşmek


pişmiş aşa (soğuk) su katmak
Anlamı:

1. yoluna girmiş olan bir işi bozmak

Örnek:

1. Biz olanca gücümüzle Batılılaşmaya çalışırken senin bu düşüncelerin pişmiş aşa soğuk su katıyor.

1. Biz olanca gücümüzle Batılılaşmaya çalışırken senin bu düşüncelerin pişmiş aşa soğuk su katıyor.


pişmiş kelle gibi sırıtmak
Anlamı:

1. dişlerini göstererek yersiz ve aptalca gülmek

Örnek:

1. İşi döndürüp dolaştırıp hicviyelere getiriyor ve onları pişmiş kelleler gibi sırıta sırıta okuyorlardı.

1. İşi döndürüp dolaştırıp hicviyelere getiriyor ve onları pişmiş kelleler gibi sırıta sırıta okuyorlardı.


pişmiş tavuğun başına gelmemek
Anlamı:

1. her türlü zarara, kötülüğe, felakete uğramak, çok sıkıntı çekmek

Örnek:

1. Büyük kalabalığa varana kadar sanat eserinin başına gelenler pişmiş tavuğun başına bile gelmemiştir.

1. Büyük kalabalığa varana kadar sanat eserinin başına gelenler pişmiş tavuğun başına bile gelmemiştir.


pişpirik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir tür iskambil oyunu

Örnek:

1. Rüyasında pişpirik oynar.

1. Rüyasında pişpirik oynar.


pişpirikçi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pişpirik oynayan kimse


pışpışlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pışpışlamak işi

Örnek:

1. Gitti, ablasının kucağında mızmızlanan bebeği kollarına aldı, pışpışlamaya başladı.

1. Gitti, ablasının kucağında mızmızlanan bebeği kollarına aldı, pışpışlamaya başladı.


pışpışlamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bebeği kucakta yavaş yavaş sallayarak uyutmaya çalışmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Teselli etmek, avutmak


pışpışlayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pışpışlayabilmek işi


pışpışlayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Pışpışlama ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. İçinizdeki ölüm korkusunu pışpışlayabilmek için doğurduğunuz çocuklardan biriyim.

1. İçinizdeki ölüm korkusunu pışpışlayabilmek için doğurduğunuz çocuklardan biriyim.


pist

İlgili Kelimeler:

helikopter pisti

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gösteri yapmak, dans etmek vb. için düzenlenmiş, genellikle yuvarlak yer

Örnek:

1. Biz bunu bütün hüneri, inceliği ile oynamaya başlayınca pistte ancak dört çift kalmıştı.

1. Biz bunu bütün hüneri, inceliği ile oynamaya başlayınca pistte ancak dört çift kalmıştı.

2. Bir havaalanında uçakların kalkıp inmesine, park yerlerine gidip gelmesine yarayan özel olarak hazırlanmış şerit

3. spor , spor , spor , spor , Motorlu araçların yarışları ve koşular için özel olarak düzenlenmiş yer, yarışlık


Lisan : Fransızca piste

pist
Anlamı:

1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Kediyi kovmak için kullanılan bir seslenme sözü


pışt
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Islıklı ses


pışt demek
Anlamı:

1. rahatsız edici bir söz söylemek

Örnek:

1. Kimsenin kızına pışt demedik.

1. Kimsenin kızına pışt demedik.


pişti
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir tür iskambil oyunu, pastra


pişti olmak
Anlamı:

1. argo , argo , argo , argo , bir ortamda birbirinden habersiz olarak aynı giyim kuşam içinde karşılaşmak

2. istenmeyen birisiyle aynı ortamda karşılaşmak


pıstırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pıstırmak işi


pıstırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Pısma işini yaptırmak


pistole
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kâğıt üzerine tasarım yaparken doğrusal eğri çizmek için kullanılan, ölçü işaretsiz cetvel


Lisan : Fransızca pistolet