Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
oyulgalamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Gelişigüzel dikmek

2. Saplamak, sokmak


oyulgalanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oyulgalanmak işi


oyulgalanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Kumaş gelişigüzel dikilmek

2. Birikmek, sıralanmak

Örnek:

1. Ellerinde çakal eriği sepetleri, boyalı şerbet ve gazoz şişeleriyle kalabalığın içinde oyulgalanan satıcılar...

1. Ellerinde çakal eriği sepetleri, boyalı şerbet ve gazoz şişeleriyle kalabalığın içinde oyulgalanan satıcılar...


oyulgama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Elle yapılan kalın, seyrek, gelişigüzel dikiş


oyulgamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Oyulgalamak


oyulganma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oyulganmak işi


oyulganmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Bir şeyin içine iyice girmek


oyulma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oyulmak işi


oyulmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Oyma işi yapılmak

Örnek:

1. Her kelime kayaların içine oyulmuş çukurlara temel taşları gibi iniyordu.

1. Her kelime kayaların içine oyulmuş çukurlara temel taşları gibi iniyordu.

2. argo , argo , argo , argo , Kazıklanmak


oyuluş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oyulma işi


oyum
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oyma işi

Örnek:

1. Tünel açmak için bu dağın oyumu iki ay sürdü.

1. Tünel açmak için bu dağın oyumu iki ay sürdü.


oyumlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oyumlamak durumu veya biçimi


oyumlamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bitki kök salmak, tutmak


oyun

İlgili Kelimeler:

oyun alanı, oyunbozan, oyun ebesi, oyun havası, oyun kâğıdı, oyun kurucu, oyun masası, oyun sahası, oyun salonu, oyun yazarı, destek oyun, dürüst oyun, eğitici oyun, eğitsel oyun, orta oyunu, öncü oyun, pastoral oyun, seyirlik oyun, sözsüz oyun, vurgu oyun, aralık oyunu, ayak oyunu, Bizans oyunu, borsa oyunu, cirit oyunu, çocuk oyunu, fincan oyunu, gölge oyunu, hapis oyunu, hava oyunu, hayal oyunu, kâğıt oyunu, kaşık oyunu, kelime oyunu, kılıç oyunu, köy oyunu, kukla oyunu, lades oyunu, misket oyunu, orta oyunu, peri oyunu, radyo oyunu, şans oyunu, takım oyunu, talih oyunu, televizyon oyunu, tuğla oyunu, yumruk oyunu, yüzük oyunu, halka oyunları

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence

2. Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi

3. Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü

Örnek:

1. Zeybek oyunu.

1. Zeybek oyunu.

4. Seslendirilmek veya sahnede oynanmak için hazırlanmış eser, temsil, piyes

5. Bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma

Örnek:

1. Olimpiyat oyunları. Akdeniz oyunları.

1. Olimpiyat oyunları. Akdeniz oyunları.

6. Şaşkınlık uyandırıcı hüner

Örnek:

1. Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu.

1. Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu.

7. Kumar

Örnek:

1. Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar.

1. Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar.

8. spor , spor , spor , spor , Güreşte rakibini yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket

9. spor , spor , spor , spor , Teniste, tavlada taraflardan birinin belirli sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç

10. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hile, düzen, desise, entrika

Örnek:

1. Atatürk hiçbir zaman onların oyununa kanmış değildir.

1. Atatürk hiçbir zaman onların oyununa kanmış değildir.


oyun alanı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çocukların oynayabilmesi için özel olarak hazırlanmış bölüm, yer

2. spor , spor , spor , spor , Karşılaşmaların yapıldığı yer, oyun sahası


oyun almak
Anlamı:

1. oyunda kazanmak, sayı sahibi olmak


oyun bağlamak
Anlamı:

1. spor , spor , spor , spor , güreşte rakibe bir oyun uygulayıp onu sonuçlandırmadan beklemek


oyun bozmak
Anlamı:

1. tasarlanmış bir işi yersiz ve vakitsiz olarak karıştırmak, planları altüst etmek

Örnek:

1. Ömer de bizimle idi ama oyunumu bozacağı için sana yüzünü göstermemiştim.

1. Ömer de bizimle idi ama oyunumu bozacağı için sana yüzünü göstermemiştim.

2. mızıkçılık etmek


oyun çıkarmak
Anlamı:

1. spor , spor , spor , spor , oyun oynamak

Örnek:

1. Millî takım güzel bir oyun çıkardı.

1. Millî takım güzel bir oyun çıkardı.

2. tiyatro , tiyatro , tiyatro , tiyatro , tiyatro oyununu hazırlamak


oyun dışı kalmak
Anlamı:

1. spor , spor , spor , spor , sakatlanma, ceza alma vb. sebeplerle oyundan çıkmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , saf dışı bırakılmak


oyun ebesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ebe


oyun etmek
Anlamı:

1. kurnazlıkla birini aldatmak

Örnek:

1. Kendisine oyun ettim diye benden kuşkulandığı hâlde gene bana başvuruyor.

1. Kendisine oyun ettim diye benden kuşkulandığı hâlde gene bana başvuruyor.


oyun havası
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Kıvrak ritimli ezgi


oyun kâğıdı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İskambil


oyun kurmak
Anlamı:

1. spor , spor , spor , spor , bir yarışmayı kazanmak için belirli bir taktik uygulamak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , hile yapmak