Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
oyma baskı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çinko, bakır, tahta vb. levhalara kazıma ile yapılan resimleri kâğıda basma tekniği, estamp


oymacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oyma işleri yapan sanatçı, hakkâk


oymacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oyma yapma sanatı, hakkâklik

Örnek:

1. İğne ile kuyu kazmak gibi bir şeydi oymacılık.

1. İğne ile kuyu kazmak gibi bir şeydi oymacılık.

2. Oymacı olma durumu


oymak
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Hemen hemen benzer veya aynı tür yıldızlardan oluşmuş, Samanyolu'nun seyrek yapılı genç kümelerinden her biri


oymak

İlgili Kelimeler:

oymakbaşı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Aşiret

2. İzcilikte küçük birlik

Örnek:

1. Oymak beyi.

1. Oymak beyi.


oymak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Keskin, sivri uçlu bir cisimle bir şeyi yontarak veya delerek çukur oluşturmak

Örnek:

1. Bir ağaç kütüğünü keser, oyar, nakışlayıp bezerdi.

1. Bir ağaç kütüğünü keser, oyar, nakışlayıp bezerdi.

2. Kumaş vb.ni girintili bir biçimde kesmek

Örnek:

1. Gömleğin yakasını ve koltuğunu biraz oydu.

1. Gömleğin yakasını ve koltuğunu biraz oydu.

3. argo , argo , argo , argo , Bıçaklayarak yaralamak

4. argo , argo , argo , argo , Kazıklamak


oymakbaşı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oymakların lideri, önde geleni

2. İzcilikte küçük birliklerin başı


Telaffuz : oyma'kbaşı

oymalı

İlgili Kelimeler:

oymalı yaprak

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Oymaları bulunan, oymalarla süslenmiş olan

Örnek:

1. Anasını yanındaki oymalı, yaldızlı kanepeye oturttu.

1. Anasını yanındaki oymalı, yaldızlı kanepeye oturttu.


oymalı yaprak
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Meşe yaprağı gibi kenarları girintili çıkıntılı olan yaprak


oynak

İlgili Kelimeler:

oynak kemiği

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kımıldayan, yerinde sağlam durmayan, hareketli

Örnek:

1. Boğaz'ın oynak ve çırpıntılı sularına açıldı mı korkuya benzer bir ürperti geçirilir.

1. Boğaz'ın oynak ve çırpıntılı sularına açıldı mı korkuya benzer bir ürperti geçirilir.

2. Hareket, canlılık veren

Örnek:

1. Zeybek oynak bir müziktir.

1. Zeybek oynak bir müziktir.

3. Değişken, kararsız

Örnek:

1. Altın fiyatları oynak.

1. Altın fiyatları oynak.

4. Davranışları ağırbaşlı olmayan (kadın veya kız)

Örnek:

1. Bu, otuz yaşlarında çenebaz ve oynak bir duldu.

1. Bu, otuz yaşlarında çenebaz ve oynak bir duldu.

5. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , Bükülüp doğrulmaya elverişli olan (eklem)

Örnek:

1. Bütün vücudunda, damarlarında, kemiklerinin oynak yerlerinde, etlerinde bir sızı, bir gevşeklik...

1. Bütün vücudunda, damarlarında, kemiklerinin oynak yerlerinde, etlerinde bir sızı, bir gevşeklik...


oynak kemiği
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Diz kapağı kemiği


oynakça
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biraz oynak

Örnek:

1. Oynakça davranış.

1. Oynakça davranış.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (oyna'kça) Oynağa yakışır bir biçimde

Örnek:

1. Oynakça davranıyor.

1. Oynakça davranıyor.


oynaklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oynak olma durumu

2. Oynakça davranış

Örnek:

1. Kadınlarında ne bir oynaklık, erkeklerinde ne bir haşarılık.

1. Kadınlarında ne bir oynaklık, erkeklerinde ne bir haşarılık.


oynama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oynamak işi


oynamak fiil

İlgili Kelimeler:

güle oynaya

Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak

Örnek:

1. Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor.

1. Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor.

2. Kımıldamak, hareket etmek

3. -le , -le , -le , -le , Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak

4. Bir film, oyun vb.nde rol almak

Örnek:

1. Bütün rolleri, şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı.

1. Bütün rolleri, şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı.

5. Film gösterilmek

Örnek:

1. Bu akşam televizyonda hangi film oynuyor?

1. Bu akşam televizyonda hangi film oynuyor?

6. Tiyatro eseri sahneye konmak

Örnek:

1. Birisi dedi ki bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış.

1. Birisi dedi ki bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış.

7. Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek

Örnek:

1. Birdenbire apartman kapısının oynadığını hissettim.

1. Birdenbire apartman kapısının oynadığını hissettim.

8. Sarsılmak, yeri değişmek

Örnek:

1. Depremde yapı oynadı.

1. Depremde yapı oynadı.

9. Sporla ilgili çalışmalara katılmak

Örnek:

1. Tenis oynamak.

1. Tenis oynamak.

10. Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak

Örnek:

1. Ne oynadığı gazinonun ismini söyledi ne de danslarından bahsetti.

1. Ne oynadığı gazinonun ismini söyledi ne de danslarından bahsetti.

11. Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak

12. Değişiklik göstermek

Örnek:

1. Bunların fiyatı iki bin ile üç bin lira arasında oynar.

1. Bunların fiyatı iki bin ile üç bin lira arasında oynar.

13. -le , -le , -le , -le , Tehlikeye düşürmek

Örnek:

1. Benim sağlığımla oynama.

1. Benim sağlığımla oynama.

14. Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek

15. -le , -le , mecaz , mecaz , -le , -le , mecaz , mecaz , Rastgele yön vermek, aldatmak

Örnek:

1. Talih bizimle oynuyor.

1. Talih bizimle oynuyor.

16. -le , -le , mecaz , mecaz , -le , -le , mecaz , mecaz , Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak

Örnek:

1. Koca adamla oynamaya utanmıyor musun?

1. Koca adamla oynamaya utanmıyor musun?

17. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak

18. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Değiştirmek, bozmak, tahrif etmek

Örnek:

1. Borsada istediği gibi oynuyordu fiyatlarla.

1. Borsada istediği gibi oynuyordu fiyatlarla.


oynanabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oynanabilmek işi

Örnek:

1. Belli sayıda insanın bir araya gelmesi gerekirmiş oyunun oynanabilmesi için.

1. Belli sayıda insanın bir araya gelmesi gerekirmiş oyunun oynanabilmesi için.


oynanabilmek fiil
Anlamı:

1. -le , -le , -le , -le , Oynanma ihtimali veya imkânı bulunmak


oynanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oynanma işi


oynanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oynanmak işi


oynanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Oynama işine konu olmak

Örnek:

1. O gece orada ne oynanacağına bakmadan içeri daldılar.

1. O gece orada ne oynanacağına bakmadan içeri daldılar.


oynaş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Aralarında toplumca hoş karşılanmayan ilişkiler bulunan kadın veya erkekten her biri

Örnek:

1. Bu da öğretmen gibi gözü işte, aklı oynaşta!

1. Bu da öğretmen gibi gözü işte, aklı oynaşta!


oynaşlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oynaşın yaptığı iş


oynaşlık etmek
Anlamı:

1. toplumda hoş karşılanmayan ilişkilerde bulunmak


oynaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oynaşmak işi


oynaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Birbiriyle oynamak

Örnek:

1. Kardeşleri ile oynaşıyor, güreşiyor ve onları yeniyordu.

1. Kardeşleri ile oynaşıyor, güreşiyor ve onları yeniyordu.

2. Karşılıklı sevişmek, sevgi gösterisinde bulunmak, cilveleşmek, âşıktaşlık etmek, korte etmek

Örnek:

1. Bu anlarda, en güzel bildiği birisiyle oynaşmak bile zevksizdir.

1. Bu anlarda, en güzel bildiği birisiyle oynaşmak bile zevksizdir.