92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Karşılaşmada oyuna yön veren oyuncu, eksen oyuncu
1. isim , isim , isim , isim , Üzerinde çeşitli oyunlar oynanan, genellikle kumaşla kaplanmış masa
1. Yemekten sonra, köşkün büyük salonunda üç dört oyun masası kurulmuştu.
1. Yemekten sonra, köşkün büyük salonunda üç dört oyun masası kurulmuştu.
1. birini aldatmak, kandırmak
1. Üç aydan beri bana mütemadiyen aynı oyunu oynuyorsunuz.
1. Üç aydan beri bana mütemadiyen aynı oyunu oynuyorsunuz.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , hile yapmak
1. isim , isim , isim , isim , Oyun masalarının bulunduğu geniş oda
1. Barda yok, oyun salonunda, alt güvertede hiçbir yerde yok.
1. Barda yok, oyun salonunda, alt güvertede hiçbir yerde yok.
1. spor , spor , spor , spor , güreşte rakibe oyun uygulamak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , hile yapmak
1. isim , isim , tiyatro , tiyatro , isim , isim , tiyatro , tiyatro , Tiyatro, radyo ve televizyonda sahnelenmek veya oynanmak üzere piyes, skeç türü eserler kaleme alan sanatçı
1. oyun için sahneye çıkmak
1. Ben ilk defa oyuna çıkıyorum, beyefendi de gelmiş burada allık, pudra sürüştürüyor.
1. Ben ilk defa oyuna çıkıyorum, beyefendi de gelmiş burada allık, pudra sürüştürüyor.
1. aldatılmak
1. Bir oyuna geldin, onuruna yediremiyorsun.
1. Bir oyuna geldin, onuruna yediremiyorsun.
1. birini tuzağa düşürmek, aldatmak
1. Orada da Arif denilen hergele bizi oyuna getirdi.
1. Orada da Arif denilen hergele bizi oyuna getirdi.
1. bir hile, düzen sonunda zarara, iftiraya uğramak
1. Yakalanan bir komşunun garazına yahut bir el birliğine yahut da bir oyununa kurban gitmiştir.
1. Yakalanan bir komşunun garazına yahut bir el birliğine yahut da bir oyununa kurban gitmiştir.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Oynamayı seven
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Düzenci, hileci
1. O zavallı Çolak'ın nasıl bir oyunbaz olduğunu şimdi biliyordu.
1. O zavallı Çolak'ın nasıl bir oyunbaz olduğunu şimdi biliyordu.
Lisan : Türkçe oyun + Farsça -bāz
1. isim , isim , isim , isim , Düzencilik, hilecilik
1. Müşteri ise her zamanki oyunbazlığıyla çalıp çırptıklarını eve yığıyordu.
1. Müşteri ise her zamanki oyunbazlığıyla çalıp çırptıklarını eve yığıyordu.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Birlikte yapılmasına karar verilen bir işten tek taraflı cayan (kimse), mızıkçı
2. Çeşitli sebeplerle oyunu bozan, yenilgiyi kabul etmeyen, kolayca darılan (kimse), ordubozan, mızıkçı
1. Akşam ezanı sokaktaki çocukların inatçı, oyunbozan çığlıklarını bastırıyor.
1. Akşam ezanı sokaktaki çocukların inatçı, oyunbozan çığlıklarını bastırıyor.
Telaffuz : oyu'nbozan
1. isim , isim , isim , isim , Oyunbozan olma durumu, mızıkçılık
1. Ama hiçbir arkadaş böyle işlerde oyunbozanlığı kabul etmezdi.
1. Ama hiçbir arkadaş böyle işlerde oyunbozanlığı kabul etmezdi.
1. birlikte yapılması planlanan bir işten çekilmek
1. Şimdi arkadaşlarım oyunbozanlık ettiğim için bana ne kadar kızgındırlar.
1. Şimdi arkadaşlarım oyunbozanlık ettiğim için bana ne kadar kızgındırlar.
çocuk oyuncağı
1. isim , isim , isim , isim , Oyun aracı
1. Çocuğun elinde oyuncak bir köpek.
1. Çocuğun elinde oyuncak bir köpek.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Önemsiz ve kolay iş
1. Oyuncak değil, mesele çok ciddi.
1. Oyuncak değil, mesele çok ciddi.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Başkaları tarafından bir araç gibi kullanılan, hiçe sayılan güçsüz kimse
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Oyuncağı olan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çocuksu, çocuk gibi davranan
1. Şimdi oyuncaklı kadın ruhuyla değil, açık söylüyorum.
1. Şimdi oyuncaklı kadın ruhuyla değil, açık söylüyorum.
oyuncu kadrosu, başoyuncu, eksen oyuncu, yardımcı oyuncu, yedek oyuncu, hücum oyuncusu, ileri uç oyuncusu, kılıç oyuncusu, orta oyuncusu, orta uç oyuncusu, savunma oyuncusu, sonuç oyuncusu, yumruk oyuncusu
1. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir oyunda oynayan kimse
1. Oyuncuları meydana çağırıyor ve düdüğümü çalıyorum.
1. Oyuncuları meydana çağırıyor ve düdüğümü çalıyorum.
2. Sinema, perde veya bir gösteride rol alan sanatçı, aktör, aktris
1. Hiç kibar sınıfından, asilzade bir gencin oyuncu olduğunu gördünüz mü?
1. Hiç kibar sınıfından, asilzade bir gencin oyuncu olduğunu gördünüz mü?
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Oyunu seven
1. Oyuncu kedi.
1. Oyuncu kedi.
4. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Düzenci, hileci
5. sıfat , sıfat , spor , spor , sıfat , sıfat , spor , spor , Çok oyun yapan, oyundan oyuna geçen (kimse)
1. Oyuncu bir pehlivan.
1. Oyuncu bir pehlivan.
1. isim , isim , isim , isim , Televizyon ve sinema dizi ve filmlerinde oynayan oyuncuların tümü
2. spor , spor , spor , spor , Bir takımı oluşturan oyuncuların tümü