Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
övüngen
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok övünen


övüngenlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çok övünme durumu


ovunma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ovunmak işi


ovunmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ovma işi yapılmak


övünme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Övünmek işi, kıvanç, kıvanma, övünç, iftihar,

Örnek:

1. Ağabeyimiz övünmeyi çok seviyordu.

1. Ağabeyimiz övünmeyi çok seviyordu.


övünmek fiil
Anlamı:

1. -le , -le , -le , -le , Bir niteliği sebebiyle kendini yücelmiş sayarak bundan abartmalı bir biçimde söz etmek, iftihar etmek

Örnek:

1. Sonra oyuncakları ile övünen bir çocuk gibi gülümseyerek ilave ederdi.

1. Sonra oyuncakları ile övünen bir çocuk gibi gülümseyerek ilave ederdi.

2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kendi kendini övmek

Örnek:

1. Yaptığı fedakârlıktan övünüyor diye kadına kızardık.

1. Yaptığı fedakârlıktan övünüyor diye kadına kızardık.


övünmek gibi olmasın
Anlamı:

1. kendini övmeye hazırlanan kimselerce, övünmesini hoş göstermek veya alçak gönüllü görünebilmek için kullanılan bir söz

Örnek:

1. Övünmek gibi olmasın, sesim güzeldir.

1. Övünmek gibi olmasın, sesim güzeldir.


övüntü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Övünülecek tutum veya davranış

Örnek:

1. İstikbalini sağlamış olmanın o sinire batan, manasız güveni, budalaca övüntüsü...

1. İstikbalini sağlamış olmanın o sinire batan, manasız güveni, budalaca övüntüsü...


övünüş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Övünme işi


övüş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Övme işi


ovuşturma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ovuşturmak işi


ovuşturmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi bastırarak başka bir şey üzerinden geçirmek

Örnek:

1. Aynı anda, gözlerini ovuşturduğunu, sonra bir çocuk arılığıyla gülümsediğini gördü.

1. Aynı anda, gözlerini ovuşturduğunu, sonra bir çocuk arılığıyla gülümsediğini gördü.

2. Eli birbirine sürtmek

Örnek:

1. Ahmet kahveden içeri girerken ellerini ovuşturarak söyleniyordu.

1. Ahmet kahveden içeri girerken ellerini ovuşturarak söyleniyordu.


oy

İlgili Kelimeler:

oy birliği, oy çokluğu, oy hakkı, oy kâğıdı, oy pusulası, oy sandığı, açık oy, beyaz oy, gizli oy, işari oy, karşı oy, kırmızı oy, yeşil oy, güvenoyu, halkoyu, kamuoyu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir toplantıya katılanların, bir sorunla ilgili birkaç seçenekten birini tercih etmesi, rey

2. Bu tercihi belirten işaret, söz veya yazı

3. Seçimlerde kişinin herhangi bir aday veya partiye ait yaptığı tercih


oy
Anlamı:

1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Çeşitli duyguları anlatmak için kullanılan bir seslenme sözü


oy birliği
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir toplantıda oylamaya katılan bütün üyelerin aynı yönde oy kullanmış olması durumu

Örnek:

1. Kararın oy birliği ile alınması gerekiyordu.

1. Kararın oy birliği ile alınması gerekiyordu.


oy çokluğu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir toplantıda oylamaya katılanların yarıdan fazlasının aynı yönde oy kullanmış olmaları durumu


oy hakkı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kişilere tanınan oy verme yetkisi


oy kâğıdı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oy pusulası


oy pusulası

İlgili Kelimeler:

birleşik oy pusulası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Seçimlerde adaylara veya partilere ait özel şekilleri içeren, üzerine oya ait işaret konulan resmî belge, oy kâğıdı


oy sandığı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Seçimlerde oy pusulalarının içine atıldığı mühürlü sandık


oy vermek (veya kullanmak)
Anlamı:

1. herhangi bir konuya ait tercihini belirtmek, rey vermek

Örnek:

1. Yıllardır, kime oy verdiğini bile bilmiyorsunuz.

1. Yıllardır, kime oy verdiğini bile bilmiyorsunuz.


oya

İlgili Kelimeler:

oya ağacı, oya çiçeği, iğne oyası, mekik oyası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Genellikle ipek ibrişim kullanarak iğne, mekik, tığ veya firkete ile yapılan ince dantel

Örnek:

1. Dikişe, oyaya başladı, hanım hanımcık yaşıyordu, memnundu.

1. Dikişe, oyaya başladı, hanım hanımcık yaşıyordu, memnundu.


oya ağacı
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Doğal olarak Çin ve Japonya'da yetişen, en çok 6-7 metre boyunda, gövde kabuğu kavlar hâlinde dökülen, çiçekleri kırmızı, beyaz veya lavanta renginde, dekoratif amaçlı olarak yetiştirilen bir ağaç, Hint leylağı (Lagerstromeia indica)


oya çiçeği
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Koyu menekşe veya pembe renkte çiçekler açan süs bitkisi (Lagerstroemia indica)


oya gibi
Anlamı:

1. ince, güzel, zarif

Örnek:

1. Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler.

1. Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler.