92406 kayıt bulundu.
1. önünde yürümek
1. Bir gün önüm sıra giden bir genç çocuk, ıslıkla bir şeyler çalmaya başladı.
1. Bir gün önüm sıra giden bir genç çocuk, ıslıkla bir şeyler çalmaya başladı.
1. -den , -den , -den , -den , Onma işine konu olmak
1. Ağır ve onulmaz hastalıklar için yapılan tedavi, bir iyilik şeklinde görünse bile, azabı devam ettirmekten başka bir netice vermiyor.
1. Ağır ve onulmaz hastalıklar için yapılan tedavi, bir iyilik şeklinde görünse bile, azabı devam ettirmekten başka bir netice vermiyor.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , On sayısının sıra sıfatı, sırada dokuzuncudan sonra gelen
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Mutlaka
1. Demek bu bile bizi önünde sonunda evliliğe götürecekti?
1. Demek bu bile bizi önünde sonunda evliliğe götürecekti?
2. Nihayetinde, en sonunda
1. utanmak, utancından cevap vermemek
1. Önüne bakmıştı Mevlüt, ne diyeceğini bilemeden.
1. Önüne bakmıştı Mevlüt, ne diyeceğini bilemeden.
1. rastlaşmak, karşılaşmak, karşısına çıkmak
1. Neden hiçbir korsan filosu önümüze çıkamadı?
1. Neden hiçbir korsan filosu önümüze çıkamadı?
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , ilk defa görmek, yüz yüze gelmek
1. Kim olursa olsun önüme çıkanla yeniden evleneceğim.
1. Kim olursa olsun önüme çıkanla yeniden evleneceğim.
3. yolunu kesmek için birdenbire karşı durmak
1. Kasabaya kömür indiren dağ köylülerinin önlerine çıkıp yol kesen haydutlar.
1. Kasabaya kömür indiren dağ köylülerinin önlerine çıkıp yol kesen haydutlar.
1. gelip karşısında durmak, karşısına dikilmek
2. karşısındakine engel olmak istediğini söz veya davranışıyla göstermek
1. birinin önünden yürümek
1. Adam hemen geldi, önüne düştü, konuşmadan evine vardılar.
1. Adam hemen geldi, önüne düştü, konuşmadan evine vardılar.
2. birine kılavuzluk etmek
1. Delikanlı Haydar ustanın önüne düştü, Hasip Bey'in evine geldiler.
1. Delikanlı Haydar ustanın önüne düştü, Hasip Bey'in evine geldiler.
1. yolunu kesmek
2. önlemek
1. Bütün siyasi tedbirler öyle bir tehlikeli hareketin önüne geçmek için alınmıştı.
1. Bütün siyasi tedbirler öyle bir tehlikeli hareketin önüne geçmek için alınmıştı.
1. olur olmaz (kimse)
1. Mektep çocukları henüz dinlemesini biliyor, önüne gelen şiir yazma hevesine kapılarak gülünç olmuyordu.
1. Mektep çocukları henüz dinlemesini biliyor, önüne gelen şiir yazma hevesine kapılarak gülünç olmuyordu.
1. arsız, huysuz, geçimsiz kimseler için kullanılan bir söz
1. önden yürütüp kendisi ardı sıra gitmek
1. Hep birden ayağa kalktılar, bizi de önlerine kattılar, yola düştük.
1. Hep birden ayağa kalktılar, bizi de önlerine kattılar, yola düştük.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Onun olan, onunla ilgili olan
2. zamir , zamir , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , zamir , zamir , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Üçüncü kişinin karısından veya kocasından söz ederken kullanılan söz
1. önlemek
1. En ucuz şekilde bu fesadın önünü almak için ne yapmak lazımsa söyleyiniz.
1. En ucuz şekilde bu fesadın önünü almak için ne yapmak lazımsa söyleyiniz.
Ön Takı : (bir şeyin)
onur belgesi, onur kıtası, onur kurulu, onur üyesi
1. isim , isim , isim , isim , İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis
2. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar
1. Çokbilmiş görünmek, onuruna toz kondurmak istemez.
1. Çokbilmiş görünmek, onuruna toz kondurmak istemez.
Lisan : Fransızca honneur