92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Kol kemiğinin başını kürek kemiğinin yuva çukuruyla birleştiren eklem
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çok sıkışık bir durumda, yan yana
1. Omuz omuza durup kapıdan bahçeyi seyre çalışan bir bedevi kümesi yolunu kesmişti.
1. Omuz omuza durup kapıdan bahçeyi seyre çalışan bir bedevi kümesi yolunu kesmişti.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dayanışma içinde, birlikte
1. Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı.
1. Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı.
1. aldırmamak, önem vermemek
1. Seni hizmetime alacağım, dedim. Âdeta omuz silkerek: -Pekâlâ, dedi.
1. Seni hizmetime alacağım, dedim. Âdeta omuz silkerek: -Pekâlâ, dedi.
1. omzuyla dayanmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , destek olmak
1. Bu, insanı yanlış yollara itelese de bir çıkış noktası bulunmasına omuz verebilir.
1. Bu, insanı yanlış yollara itelese de bir çıkış noktası bulunmasına omuz verebilir.
1. isim , isim , isim , isim , Aynı amaçla ve birlikte hareket eden kimse, ayaktaş, hempa
1. Eski omuzdaşları gibi ne kahve ne kuşçu dükkânı açmaya ne kolcu yazılmaya ne de gazete müvezziliğine tenezzül etti.
1. Eski omuzdaşları gibi ne kahve ne kuşçu dükkânı açmaya ne kolcu yazılmaya ne de gazete müvezziliğine tenezzül etti.
1. isim , isim , isim , isim , Omuzdaş olma durumu, ayaktaşlık, tesanüt, hempalık
1. isim , isim , isim , isim , Omzuna alma, omzuna vurma, omuzlamak işi
2. (mec)Destek olma
1. -i , -i , -i , -i , Omzuna almak, omzuna vurmak
2. Omzuyla dayayıp itmek
1. Odasına gelirken paravanaya çarpmış, panoyu omuzlamıştı.
1. Odasına gelirken paravanaya çarpmış, panoyu omuzlamıştı.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Destek vermek
1. Adam olanı bir defa omuzlamak yeter.
1. Adam olanı bir defa omuzlamak yeter.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir iş veya görevi yüklenmek, sorumluluk almak
5. argo , argo , argo , argo , Alıp götürmek, sırtlayıp kaçırmak, aşırmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Omzu olan
1. İçeriye orta boylu, geniş omuzlu, iri gövdeli bir adam girdi.
1. İçeriye orta boylu, geniş omuzlu, iri gövdeli bir adam girdi.
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Apolet
2. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Gemilerde baş ve kıç bölümlerinin her bir yanı
3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Omza alınıp iki ucuna yük asılan kısa sırık, çiğindirik
1. ceket vb. şeyleri tam olarak giymeden sırtına koymak
1. Kadifeye benzer dokumalı pahalı kumaştan paltolarını omuzlarına atmışlar.
1. Kadifeye benzer dokumalı pahalı kumaştan paltolarını omuzlarına atmışlar.
onaltılık, on ayaklılar, onbaşı, onbeşli, on binlerce, on binlik, onbiraylık, on birli, ondörtlük, onikiparmak bağırsağı, onikitelli, on milyonluk, on para, onsekiz, beşon, ayın on dördü
1. isim , isim , isim , isim , Dokuzdan sonra gelen sayının adı
2. Bu sayıyı gösteren 10 ve X rakamlarının adı
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dokuzdan bir artık
ön ad, ön buharlaşma, ön büro, ön alım, ön avurt, önayak, ön ayak, ön belirti, ön bilgi, ön çalışma, ön damak, ön denetim, ön deyi, ön deyiş, ön doğru, ön ek, ön eleme, ön göğüs, öngörmek, öngörü, öngörülmek, ön gösterim, ön gün, ön hekim, ön içki, ön izleme, ön kabul, ön kayıt, ön kesinti, ön kol, ön koşul, ön lisans, ön oda, ön oluş, ön ödeme, ön proje, ön rapor, ön seçici, ön seçim, ön ses, ön sevişme, önsezi, ön soruşturma, ön söz, ön sözleşme, ön şart, ön tasar, ön tasım, ön teker, ön uyum, ön vurgu, ön yargı, ön yaylak, ön yüzbaşı, önden çekişli, önü sıra, önünde sonunda, göz önü, başı önünde, göz önünde
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı
1. Arabam bir gece kulübünün önünde duruyor.
1. Arabam bir gece kulübünün önünde duruyor.
2. Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı
1. Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim.
1. Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim.
3. Bir kimsenin ilerisi
1. Bir aralık önümüzden şarkı sesleri geldi.
1. Bir aralık önümüzden şarkı sesleri geldi.
4. Yakın gelecek zaman
1. Önümüz kış.
1. Önümüz kış.
5. Giyeceklerin genellikle göğsü örten bölümü
1. Uçuk siyah renkli çarşaf pelerinin önü açık.
1. Uçuk siyah renkli çarşaf pelerinin önü açık.
6. Önce olan, ilk
1. Ön söz. Ön görüşme.
1. Ön söz. Ön görüşme.
7. Civar, yöre
1. Kanlıca önlerine geldiler.
1. Kanlıca önlerine geldiler.
8. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Benzerler arasında bakılan veya gidilen yönde olan
1. Ben, Anafartalar'da Mustafa Kemal'in bulunduğu en ön siperlerde de kurşun attım.
1. Ben, Anafartalar'da Mustafa Kemal'in bulunduğu en ön siperlerde de kurşun attım.
1. isim , isim , bilişim , bilişim , isim , isim , bilişim , bilişim , 343 çevrim içi
Lisan : İngilizce on-line
1. isim , isim , isim , isim , Kişilere verilen ilk ad, küçük ad
2. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Sıfat
ön alım hakkı
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Bir mülk kaça satın alınmışsa o mülke o para ile sahip olma, şufa