Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
öfkeleniş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öfkelenme işi

Örnek:

1. Bütün öfkelenişlerimde olduğu gibi mırıldanıyordu.

1. Bütün öfkelenişlerimde olduğu gibi mırıldanıyordu.


öfkelenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öfkelenmek işi

Örnek:

1. Ne kadar enerjim varsa öfkelenmeler, giyinmeler, anlatmalarla tükettiğimden artık konuşamazdım zaten.

1. Ne kadar enerjim varsa öfkelenmeler, giyinmeler, anlatmalarla tükettiğimden artık konuşamazdım zaten.


öfkelenmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Öfkeli duruma düşmek, kızmak, hiddetlenmek

Örnek:

1. Boş boş baktığımı görünce öfkelenip elindekileri bir köşeye attı.

1. Boş boş baktığımı görünce öfkelenip elindekileri bir köşeye attı.


öfkeli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Öfkelenmiş, kızgın, hiddetli

Örnek:

1. Meydan okuyan öfkeli bekleyiş karşısında sustum.

1. Meydan okuyan öfkeli bekleyiş karşısında sustum.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Öfkelenmiş, kızgın, hiddetli bir biçimde

Örnek:

1. Şarap kızılı vurmuş ablak yüzüyle öfkeli girdi içeri.

1. Şarap kızılı vurmuş ablak yüzüyle öfkeli girdi içeri.


öfkelilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öfkeli olma durumu


öfkesi burnunda
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çok öfkeli (kimse)

Örnek:

1. Ha bire yenilmekte olduğu için zaten öfkesi burnunda bir altmışaltı tiryakisi kahveyi zamanında getirmedi diye kızıp...

1. Ha bire yenilmekte olduğu için zaten öfkesi burnunda bir altmışaltı tiryakisi kahveyi zamanında getirmedi diye kızıp...


öfkesi kabarmak
Anlamı:

1. çok kızmak, sakinleşmişken yeniden öfkelenmek, tekrar sinirlenmek


öfkesini çıkarmak (veya almak)
Anlamı:

1. öfkeli kişi haksız yere ilgisiz birine çatmak

Örnek:

1. Evde önüne gelenin öfkesini kendisinden çıkarmasına alışıktı.

1. Evde önüne gelenin öfkesini kendisinden çıkarmasına alışıktı.

2. Adamı pataklamadan bırakmazdım, pataklamadıkça öfkemi alamazdım.

2. Adamı pataklamadan bırakmazdım, pataklamadıkça öfkemi alamazdım.


öfkesini kusmak
Anlamı:

1. kızgınlıkla ağır hakaret etmek


öfkesiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Öfkelenmeyen

2. Kızgın olmayan

Örnek:

1. Öfkesiz bir sesle dedi ki ...

1. Öfkesiz bir sesle dedi ki ...


öfkesizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öfkesiz olma durumu


öfkeye kapılmak
Anlamı:

1. çok sinirlenmek, kızmak, hiddetlenmek

Örnek:

1. Siz gelin de böyle bir adamın herhangi bir öfkeye kapılacağını tahmin edin.

1. Siz gelin de böyle bir adamın herhangi bir öfkeye kapılacağını tahmin edin.


oflama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Oflamak işi


oflamak fiil

İlgili Kelimeler:

oflaya puflaya

Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , `Of` diyerek sıkıntı, bezginlik, usanç, acı veya yorgunluk duyduğunu belli etmek


oflaya puflaya
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Sıkılarak, bunalarak

Örnek:

1. Oflaya puflaya neleri varsa hepsini vermek zorunda kalırlar.

1. Oflaya puflaya neleri varsa hepsini vermek zorunda kalırlar.


oflayıp puflamak
Anlamı:

1. `of, puf` diyerek sıkıntısını, acısını dışa vurmak


oflaz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , İyi, güzel, mükemmel


ofris
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Salepgillerden, çiçekleri sinek, örümcek gibi birtakım böcekleri andıran, yumrulu, otsu bir bitki (Ophrys)


Lisan : Fransızca ophrys

ofsayt
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Futbolda hücuma geçen takımın en az bir oyuncusunun topla oynandığı anda rakip takımın kale çizgisine, o takımın en yakın oyuncusundan daha yakın bulunması durumu

Örnek:

1. Maçta da kendini pek yormaz, yarı ofsayt durumlarından beleş goller çıkarırdı.

1. Maçta da kendini pek yormaz, yarı ofsayt durumlarından beleş goller çıkarırdı.


Lisan : İngilizce off side

ofsayta düşmek
Anlamı:

1. futbolda hücuma geçen takımın en az bir oyuncusu topla oynandığı anda rakip takımın kale çizgisine, o takımın en yakın oyuncusundan daha yakın bulunmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , istemediği hâlde kötü bir durumda kalmak


ofsaytta kalmak
Anlamı:

1. ofsayta düşmek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , istemediği hâlde kötü bir durum içinde kalmak


ofset
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalıp izlerini önce kauçuğa, kauçuktan da kâğıda geçirmeye yarayan çift kopyalı baskı yöntemi


Lisan : İngilizce offset

ofsetçi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ofsetle uğraşan


ofsetçilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ofset işi