92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Öfkelenme işi
1. Bütün öfkelenişlerimde olduğu gibi mırıldanıyordu.
1. Bütün öfkelenişlerimde olduğu gibi mırıldanıyordu.
1. isim , isim , isim , isim , Öfkelenmek işi
1. Ne kadar enerjim varsa öfkelenmeler, giyinmeler, anlatmalarla tükettiğimden artık konuşamazdım zaten.
1. Ne kadar enerjim varsa öfkelenmeler, giyinmeler, anlatmalarla tükettiğimden artık konuşamazdım zaten.
1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Öfkeli duruma düşmek, kızmak, hiddetlenmek
1. Boş boş baktığımı görünce öfkelenip elindekileri bir köşeye attı.
1. Boş boş baktığımı görünce öfkelenip elindekileri bir köşeye attı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Öfkelenmiş, kızgın, hiddetli
1. Meydan okuyan öfkeli bekleyiş karşısında sustum.
1. Meydan okuyan öfkeli bekleyiş karşısında sustum.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Öfkelenmiş, kızgın, hiddetli bir biçimde
1. Şarap kızılı vurmuş ablak yüzüyle öfkeli girdi içeri.
1. Şarap kızılı vurmuş ablak yüzüyle öfkeli girdi içeri.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çok öfkeli (kimse)
1. Ha bire yenilmekte olduğu için zaten öfkesi burnunda bir altmışaltı tiryakisi kahveyi zamanında getirmedi diye kızıp...
1. Ha bire yenilmekte olduğu için zaten öfkesi burnunda bir altmışaltı tiryakisi kahveyi zamanında getirmedi diye kızıp...
1. öfkeli kişi haksız yere ilgisiz birine çatmak
1. Evde önüne gelenin öfkesini kendisinden çıkarmasına alışıktı.
1. Evde önüne gelenin öfkesini kendisinden çıkarmasına alışıktı.
2. Adamı pataklamadan bırakmazdım, pataklamadıkça öfkemi alamazdım.
2. Adamı pataklamadan bırakmazdım, pataklamadıkça öfkemi alamazdım.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Öfkelenmeyen
2. Kızgın olmayan
1. Öfkesiz bir sesle dedi ki ...
1. Öfkesiz bir sesle dedi ki ...
1. çok sinirlenmek, kızmak, hiddetlenmek
1. Siz gelin de böyle bir adamın herhangi bir öfkeye kapılacağını tahmin edin.
1. Siz gelin de böyle bir adamın herhangi bir öfkeye kapılacağını tahmin edin.
oflaya puflaya
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , `Of` diyerek sıkıntı, bezginlik, usanç, acı veya yorgunluk duyduğunu belli etmek
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Sıkılarak, bunalarak
1. Oflaya puflaya neleri varsa hepsini vermek zorunda kalırlar.
1. Oflaya puflaya neleri varsa hepsini vermek zorunda kalırlar.
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , İyi, güzel, mükemmel
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Salepgillerden, çiçekleri sinek, örümcek gibi birtakım böcekleri andıran, yumrulu, otsu bir bitki (Ophrys)
Lisan : Fransızca ophrys
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Futbolda hücuma geçen takımın en az bir oyuncusunun topla oynandığı anda rakip takımın kale çizgisine, o takımın en yakın oyuncusundan daha yakın bulunması durumu
1. Maçta da kendini pek yormaz, yarı ofsayt durumlarından beleş goller çıkarırdı.
1. Maçta da kendini pek yormaz, yarı ofsayt durumlarından beleş goller çıkarırdı.
Lisan : İngilizce off side
1. futbolda hücuma geçen takımın en az bir oyuncusu topla oynandığı anda rakip takımın kale çizgisine, o takımın en yakın oyuncusundan daha yakın bulunmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , istemediği hâlde kötü bir durumda kalmak
1. ofsayta düşmek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , istemediği hâlde kötü bir durum içinde kalmak
1. isim , isim , isim , isim , Kalıp izlerini önce kauçuğa, kauçuktan da kâğıda geçirmeye yarayan çift kopyalı baskı yöntemi
Lisan : İngilizce offset