92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Odunsu
1. Bekledi; odunumsu, bir dudağı yerde bir dudağı gökte bir Arap bekledi.
1. Bekledi; odunumsu, bir dudağı yerde bir dudağı gökte bir Arap bekledi.
1. isim , isim , isim , isim , İşitme organı ve sisteminin niteliklerini değerlendiren, işitmeyi ölçen araç
Lisan : Fransızca audiomètre
Telaffuz : odyome'tre
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Kimyasal tepkimelerde gazların hacim değişmelerini ölçmeye yarayan araç
Lisan : Fransızca eudiomètre
Telaffuz : ödyome'tre
1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Sıkıntı, bezginlik, usanç, acı, yorgunluk vb. duyguları belirten bir söz
1. Of, bıktım artık! Of, kolum acıdı! Bu da ne karışık bir rüya imiş diye söyleniyordu.
1. Of, bıktım artık! Of, kolum acıdı! Bu da ne karışık bir rüya imiş diye söyleniyordu.
1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Usanç, bezginlik, tiksinti vb. duygular anlatan bir söz
1. Öf, ne kaba adam! Öf, ne pis koku!
1. Öf, ne kaba adam! Öf, ne pis koku!
1. şikâyetçi olmamak, şikâyet etmemek
1. Yusuf gözlerine mil çekilirken of bile demedi.
1. Yusuf gözlerine mil çekilirken of bile demedi.
1. oflamak
1. Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır
1. Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır
1. sıfat , sıfat , spor , spor , sıfat , sıfat , spor , spor , Atak (II)
Lisan : Fransızca offence
1. sıfat , sıfat , spor , spor , sıfat , sıfat , spor , spor , Atağa dayalı
Lisan : Fransızca offensive
1. isim , isim , bilişim , bilişim , isim , isim , bilişim , bilişim , 343 çevrim dışı
Lisan : İngilizce off-line
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , 343 arazi yarışı
Lisan : İngilizce off-road
1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , 343 kıyı bankacılığı
Lisan : İngilizce off-shore
alım satım ofisi
1. isim , isim , isim , isim , İş yeri, daire, büro
Lisan : Fransızca office
öfkesi burnunda
1. isim , isim , isim , isim , Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap
1. Fahri'nin gözlerinde karanlık bir ifade var, umutsuzluk, öfke karışımı bir şey.
1. Fahri'nin gözlerinde karanlık bir ifade var, umutsuzluk, öfke karışımı bir şey.
1. `öfkeye kapıldığında bağırıp çağırmak insanı rahatlatır` anlamında kullanılan bir söz
1. `öfkesine kapılarak iş gören sonunda güç duruma düşer` anlamında kullanılan bir söz
1. Hanım, dedi, yapmayın, öfke ile kalkan ziyanla oturur!
1. Hanım, dedi, yapmayın, öfke ile kalkan ziyanla oturur!
1. çok sinirlendiğini belli etmek
1. Hayatında kimseye sert muamele etmedi ve öfke yüzü göstermedi.
1. Hayatında kimseye sert muamele etmedi ve öfke yüzü göstermedi.
1. fazla sinirlenmek
1. Torununu gizlice tavan arasında saklamakta olduğunu öğrendiğinde öfkeden deliye dönmüştü.
1. Torununu gizlice tavan arasında saklamakta olduğunu öğrendiğinde öfkeden deliye dönmüştü.
2. Avluda terkiden yere atladığında öfkeden kudurmuştu.
2. Avluda terkiden yere atladığında öfkeden kudurmuştu.