Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
ödetmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Ödeme işini yaptırmak

Örnek:

1. Şimdi Yusuf, işte o faturayı ödetiyordu.

1. Şimdi Yusuf, işte o faturayı ödetiyordu.


ödettirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ödettirmek işi


ödettirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Ödetme işini yaptırmak


ödev

İlgili Kelimeler:

ödev bilimi, performans ödevi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife, vecibe

Örnek:

1. Şimdiye kadar ihmal ettiğim için kendimi suçlu saydığım bir ödevi yerine getirdim.

1. Şimdiye kadar ihmal ettiğim için kendimi suçlu saydığım bir ödevi yerine getirdim.

2. Öğretmenin öğrencilere okul dışında yapmaları için verdiği çalışma

Örnek:

1. Öğretmenleri ödev vermiş, ders çalışıyorlar.

1. Öğretmenleri ödev vermiş, ders çalışıyorlar.


ödev bilimi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir mesleği uygularken uyulması gereken ahlaki değer ve etik kuralları inceleyen bilim dalı, deontoloji


ödev bilimsel
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ödev bilimi ile ilgili, deontolojik


ödev bilmek (veya saymak)
Anlamı:

1. bir şey yapmayı kendisi için yerine getirilmesi zorunlu bir iş olarak kabul etmek, borç bilmek


ödevcil
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ödevine bağlı olan, ödevlerini yerine getirmeyi seven, vazifeşinas


ödevlendirilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ödevlendirilmek işi


ödevlendirilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ödevlendirme işine konu olmak


ödevlendirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ödevlendirmek işi


ödevlendirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Birine ödev vermek


ödevli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ödev yüklenmiş olan, vazifeli


ödeyebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ödeyebilmek işi


ödeyebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Ödeme ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Kendi canıyla bile ödeyebilir bu tutumunu.

1. Kendi canıyla bile ödeyebilir bu tutumunu.


ödeyiş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ödeme işi


ödeyiverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ödeyivermek işi


ödeyivermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çabucak veya kısa sürede ödemek


Telaffuz : ödeyi'vermek

oditoryum
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Etkinlik merkezi

2. Antik Roma'da halkın ozanları dinlemek üzere toplandığı yer


Lisan : Fransızca auditorium

Telaffuz : odito'ryum

ödlek
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Korkak, tabansız, yüreksiz

Örnek:

1. Oda arkadaşım geceleri bir tavşan gibi ödlekti.

1. Oda arkadaşım geceleri bir tavşan gibi ödlekti.


ödlekçe
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ödleğe yaraşır, ödlek gibi

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (ödle'kçe) Ödleğe yaraşır bir biçimde


ödleklik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ödlek olma durumu

2. Ödlekçe davranış


odsuz

İlgili Kelimeler:

odsuz ocaksız

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ateşsiz


odsuz ocaksız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çok yoksul, aç ve barınaksız

Örnek:

1. Köysüz, odsuz ocaksız, sessiz yollarda birdenbire insanlar peyda oluyordu.

1. Köysüz, odsuz ocaksız, sessiz yollarda birdenbire insanlar peyda oluyordu.


ödü bokuna karışmak
Anlamı:

1. kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , çok korkmak

Örnek:

1. Fırsatını bulsa pencereden atlayıp kaçacak, öyle de ödü bokuna karışmış.

1. Fırsatını bulsa pencereden atlayıp kaçacak, öyle de ödü bokuna karışmış.