Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
lakacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Lakçı


lakacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Lakçılık


lakap
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad

Örnek:

1. Öyleyse bana da bir lakap bul, dedi, sallanmaktan başı dönen tuzluğu nihayet masaya bırakabildiğinde.

1. Öyleyse bana da bir lakap bul, dedi, sallanmaktan başı dönen tuzluğu nihayet masaya bırakabildiğinde.


Lisan : Arapça laḳab

Telaffuz : l ince okunur

lakap takmak
Anlamı:

1. bir kimseye onun bir özelliğini belirtecek bir ad vermek

Örnek:

1. Arkadaşının taktığı bu lakabı, Ger Ali, soyadı kanunu çıkınca isminin başından alıp sonuna koydu mu bilmiyorum.

1. Arkadaşının taktığı bu lakabı, Ger Ali, soyadı kanunu çıkınca isminin başından alıp sonuna koydu mu bilmiyorum.


lakaplı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir lakabı olan

2. Lakap takılmış olan


lakaydi
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İlgisizlik

Örnek:

1. Hâlinde bir gevşeklik ve lakaydi vardı.

1. Hâlinde bir gevşeklik ve lakaydi vardı.


Lisan : Arapça lāḳaydī

Telaffuz : la:kaydi:, l ince okunur

lakayıt
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İlgisiz

Örnek:

1. Yüzündeki gülümseyiş geçti, yeniden lakayıt, uzak ve donmuş hâlini takındı.

1. Yüzündeki gülümseyiş geçti, yeniden lakayıt, uzak ve donmuş hâlini takındı.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , İlgisiz bir biçimde

Örnek:

1. Kız, kendini mümkün olduğu kadar sakin, lakayıt gösterebilmek için elinden geleni yapmaya çalışmaktadır.

1. Kız, kendini mümkün olduğu kadar sakin, lakayıt gösterebilmek için elinden geleni yapmaya çalışmaktadır.


Lisan : Arapça lāḳayd

Telaffuz : la:kayıt, l ince okunur

lakayıt kalmak
Anlamı:

1. ilgisiz davranmak, aldırmamak

Örnek:

1. Onun gözyaşlarına lakayıt kalmak mecburiyetinde bulunuyorum.

1. Onun gözyaşlarına lakayıt kalmak mecburiyetinde bulunuyorum.


lakayıtlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İlgisizlik

Örnek:

1. Hiç alakaları yokmuş gibi büyük bir lakayıtlık içinde, kuru bir lisanla söylüyorlardı.

1. Hiç alakaları yokmuş gibi büyük bir lakayıtlık içinde, kuru bir lisanla söylüyorlardı.


lakayt
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , zarf , zarf , sıfat , sıfat , zarf , zarf , 343 lakayıt


lakçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Laka veya vernik süren işçi


lakçılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Lakçının işi, lakacılık


lake
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Lak ile cilalanmış

Örnek:

1. Yaldızlı beyaz lake karyolasının yanındaki koltukta dadısı uyukluyordu.

1. Yaldızlı beyaz lake karyolasının yanındaki koltukta dadısı uyukluyordu.


Lisan : Fransızca laqué

Telaffuz : l ince okunur

lakerda
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Palamut, torik vb. balıklardan dilim dilim kesilerek yapılan salamura

Örnek:

1. Aşçı kadın ömründe lakerda görmemiş.

1. Aşçı kadın ömründe lakerda görmemiş.


Lisan : Rumca

Telaffuz : lake'rda, l ince okunur

lakerdacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Lakerda yapan veya satan kimse


lakerdacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Lakerdacının yaptığı iş


lakin
Anlamı:

1. bağlaç , bağlaç , bağlaç , bağlaç , Ama

Örnek:

1. Halis bir şiir fena okunabilir lakin sahte bir şiir iyi okunamaz.

1. Halis bir şiir fena okunabilir lakin sahte bir şiir iyi okunamaz.

2. Ancak


Lisan : Arapça lākin

Telaffuz : la:kin. l ince okunur

lakırtı

İlgili Kelimeler:

lakırtı ebesi, lakırtı kavafı, pis lakırtı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Söz, laf

Örnek:

1. Birdenbire kesildi halkın lakırtıları / Korku içinde durdu tavla şakırtıları

1. Birdenbire kesildi halkın lakırtıları / Korku içinde durdu tavla şakırtıları

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Boş söz, dedikodu, laf

Örnek:

1. Lakırtıdır o, aldırma!

1. Lakırtıdır o, aldırma!


lakırtı ağzından dökülmek
Anlamı:

1. isteksiz konuşmak


lakırtı çıkarmak
Anlamı:

1. laf çıkarmak

Örnek:

1. Sonra tahsisat yoktur, gelecek sene bütçesine para konulacak diye bir lakırtı çıkardılar.

1. Sonra tahsisat yoktur, gelecek sene bütçesine para konulacak diye bir lakırtı çıkardılar.


lakırtı ebesi
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Geveze

Örnek:

1. Karı lakırtı ebesidir.

1. Karı lakırtı ebesidir.


lakırtı etmek
Anlamı:

1. konuşmak

Örnek:

1. Bir gün sinirli olur da ters bir lakırtı ederse ben susarım.

1. Bir gün sinirli olur da ters bir lakırtı ederse ben susarım.

2. dedikodu konusu etmek


lakırtı kavafı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Geveze


lakırtı taşımak
Anlamı:

1. laf taşımak


lakırtı yetiştirmek
Anlamı:

1. bir söze karşılık vermekte gecikmemek

Örnek:

1. Birbirine lakırtı yetiştirmeye, cevap bulmaya çalışıyorlar.

1. Birbirine lakırtı yetiştirmeye, cevap bulmaya çalışıyorlar.