Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
lakırtıcı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Lakırtı bulup söyleyen, konuşkan

2. Geveze

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dedikoducu


lakırtısı ağzında kalmak
Anlamı:

1. konuşan kimsenin, bir başkasının söze başlaması veya ani bir olay sonucunda sözü yarım kalmak


lakırtısı mı olur?
Anlamı:

1. konuşulan bir şeyin önemsizliğini veya yersizliğini anlatmak için söylenen bir söz


lakırtısını etmek
Anlamı:

1. hakkında konuşmak

Örnek:

1. Köylü ile Gülsüm, çocukları o kadar eğlendirmişti ki sofrada hep onların lakırtısını ediyorlar, durmadan gülüyorlardı.

1. Köylü ile Gülsüm, çocukları o kadar eğlendirmişti ki sofrada hep onların lakırtısını ediyorlar, durmadan gülüyorlardı.


lakırtıya boğmak
Anlamı:

1. gereksiz ve boş sözlerle konuşmayı uzatmak


lakırtıya tutmak
Anlamı:

1. konuşarak oyalamak

Örnek:

1. Şükran, elleri atımın dizgininde, beni bırakmıyor, lakırtıya tutuyordu.

1. Şükran, elleri atımın dizgininde, beni bırakmıyor, lakırtıya tutuyordu.


lakırtıyı ağzına tıkamak
Anlamı:

1. birinin sözünü bitirmesine imkân vermeden onu ters bir karşılıkla susmak zorunda bırakmak


lakırtıyı ezip büzmek
Anlamı:

1. konuşmasını beceremeyip aynı şeyleri tekrarlamak


lakırtıyı kesmek
Anlamı:

1. susmak

Örnek:

1. Sanki görüşmemiz münasebetsiz bir safhaya girmişti de ister istemez lakırtıyı kesmiştik.

1. Sanki görüşmemiz münasebetsiz bir safhaya girmişti de ister istemez lakırtıyı kesmiştik.


laklak
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Leyleğin gagasıyla çıkardığı ses

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ara vermeden söylenilen saçma sapan söz dizisi, gevezelik


Lisan : Arapça laḳlāḳ

Telaffuz : l'ler ince okunur

laklak etmek
Anlamı:

1. karşılıklı, gelişigüzel, havadan sudan konuşmak


laklaka
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gereksiz, anlamsız, boş söz


Lisan : Arapça laḳlaḳa

Telaffuz : l'ler ince okunur

laklakiyat
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Boş lakırtılar, değersiz sözler


Lisan : Arapça laḳlaḳiyyāt

Telaffuz : laklakiya:tı, l'ler ince okunur

laklama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Laklamak işi


laklamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Laka veya vernik sürmek


lakonik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Veciz

Örnek:

1. Son derece lakonik olan bu tebliği...

1. Son derece lakonik olan bu tebliği...


Lisan : Fransızca laconique

Telaffuz : l ince okunur

lakoz
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Hanigiller familyasından yuvarlak kuyruğu bulunan bir tür balık (Epinephelus zeneus)


Lisan : Rumca

Telaffuz : l ince okunur

lakrimal
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , anatomi , anatomi , sıfat , sıfat , anatomi , anatomi , Gözyaşı kemiği bezesi

Örnek:

1. İçindeki trajedi barutunu lakrimal bezelerinde ıslatıyor.

1. İçindeki trajedi barutunu lakrimal bezelerinde ıslatıyor.


Lisan : Fransızca lacrymal

Telaffuz : l'ler ince okunur

laktaz
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Süt şekerini üzüm şekerine çeviren bir bağırsak enzimi


Lisan : Fransızca lactase

Telaffuz : l ince okunur

laktik asit
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Ekşi sütte ve bitkilerin çoğunda bulunan asit alkol, süt asidi


Lisan : Fransızca acide lactique

laktoz
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Sütte bulunan, sütün buharlaşmasıyla kristal durumunda toplanan şeker, süt şekeri (C12H22O11)


Lisan : Fransızca lactose

Telaffuz : l ince okunur

lal

İlgili Kelimeler:

lalüebkem

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş


Lisan : Farsça lāl

Telaffuz : l'ler ince okunur

lal
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Parlak kırmızı renkte, billurlaşmış, saydam bir alüminyum oksidi olan değerli bir taş

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu taşın renginde olan

3. Kırmızı renkli bir tür mürekkep


Lisan : Arapça laʿl

Telaffuz : la:l, l ince okunur

lal etmek
Anlamı:

1. birini konuşamaz duruma sokmak, susturmak

Örnek:

1. Bazı ihtiyar âlimlerimizin lisana vukuflarına hayran oldum, mantıklarıyla bizi lal ettiler.

1. Bazı ihtiyar âlimlerimizin lisana vukuflarına hayran oldum, mantıklarıyla bizi lal ettiler.


lala
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse

Örnek:

1. Mekteple ev arasında daima bir lalanın refakatinde gidip gelmeye alıştı.

1. Mekteple ev arasında daima bir lalanın refakatinde gidip gelmeye alıştı.

2. tarih , tarih , tarih , tarih , Şehzadelerin özel eğitmenleri

3. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Padişahların vezirlerine seslenirken kullandıkları bir söz


Lisan : Farsça lālā