92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Baklagillerden, dokunulduğunda yaprakları pörsüyen bir bitki, küseğen, küskün (Mimosa pudica)
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Kusturma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Kusturma becerisi bulunmak
1. -i , -i , -i , -i , Küsmesine yol açmak
1. Eski dostlarının bazılarını küstürdüğü için onlar bu gazete işine sıcak bakmadılar.
1. Eski dostlarının bazılarını küstürdüğü için onlar bu gazete işine sıcak bakmadılar.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Küskünlük
1. `elde edilmek istenen kimse, daha önce elde edilmiş kimse aracılığıyla tuzağa düşürülür` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Güneş tutulması
Lisan : Arapça kusūf
Telaffuz : küsu:fu
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kuşku
2. Kaygı
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Kuşkulanmak
2. Kaygılanmak
1. en hızlı bir biçimde haber vermek
1. Görürseniz, duyarsanız kuşun kanadıyla haber salın demedik mi?
1. Görürseniz, duyarsanız kuşun kanadıyla haber salın demedik mi?
ağır kusur
1. isim , isim , isim , isim , Eksiklik, noksan, nakisa
1. Bizden şerefli yırtıcı kuş, kan emen böcek / Tanrı'm o yolda rızkını vermiş, kusuru yok.
1. Bizden şerefli yırtıcı kuş, kan emen böcek / Tanrı'm o yolda rızkını vermiş, kusuru yok.
2. Özür
3. Bilerek veya bilmeyerek bir işi gereği gibi yapmama
4. Elverişsiz durum
Lisan : Arapça ḳuṣūr
1. isim , isim , isim , isim , Artan bölüm, geriye kalan bölüm
1. Bu paranın küsurundan vazgeçelim.
1. Bu paranın küsurundan vazgeçelim.
2. Tam sayıdan sonra gelen kesirli sayı
1. Kırk küsur senelik hayatımda, gecelerin en işkencelisi, beni bu sabaha, hapishaneye girdiğim sabaha bağlayan gecedir.
1. Kırk küsur senelik hayatımda, gecelerin en işkencelisi, beni bu sabaha, hapishaneye girdiğim sabaha bağlayan gecedir.
Lisan : Arapça kusūr
Telaffuz : küsu:ru
1. yanlışını, eksikliğini, elverişsizliğini aramak
1. Hepsi de yeni gelende bir kusur arıyorlar.
1. Hepsi de yeni gelende bir kusur arıyorlar.
1. bir şeyin eksikliğini, özrünü görmek
2. gereğinden çok titiz ve hoşgörüsüz davranmak
1. Nesine itiraz ederseniz ediniz, boyun bağına, pantolonun ütüsüne kusur bulamazsınız.
1. Nesine itiraz ederseniz ediniz, boyun bağına, pantolonun ütüsüne kusur bulamazsınız.
1. yanlışlık yapmak
1. Sana karşı olan vazifelerimde kusur mu ediyorum?
1. Sana karşı olan vazifelerimde kusur mu ediyorum?
1. hoş karşılanmayacak bir davranışta bulunmamak
1. Saygıda kusur etmemek için âdeta birbirleriyle yarış ediyorlardı.
1. Saygıda kusur etmemek için âdeta birbirleriyle yarış ediyorlardı.