92406 kayıt bulundu.
1. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , gururunu kırmak, güçsüzlüğünü kabul etmek
1. `beğenilmeyen tutumlarından dolayı cezalandırılan kişiler yanında suçsuzlar da suçlular gibi hırpalanırlar` anlamında kullanılan bir söz
1. Gözünü kin bürümüş, doğruyu eğriyi seçemiyor, kurunun yanında yaşı da yakacak.
1. Gözünü kin bürümüş, doğruyu eğriyi seçemiyor, kurunun yanında yaşı da yakacak.
kuruş kuruş, kuruşu kuruşuna
1. isim , isim , isim , isim , Liranın yüzde biri değerinde Türk parası
1. Kırmızı meşin üzerine yaldızlı en iyi cildi beş kuruşa yapardı.
1. Kırmızı meşin üzerine yaldızlı en iyi cildi beş kuruşa yapardı.
Lisan : Almanca Groschen
1. Kurma işi
1. Üniversiteyi kuruş, yeni Türkiye'nin ilim inkılabının tekâmülüdür.
1. Üniversiteyi kuruş, yeni Türkiye'nin ilim inkılabının tekâmülüdür.
kurusıkı atıcı
1. isim , isim , isim , isim , Yalnız barut doldurulmuş, çekirdeksiz tüfek veya tabanca mermisi
2. Bu mermiyi patlatan bir tür tabanca
3. argo , argo , argo , argo , Korku
4. argo , argo , argo , argo , Blöf
Telaffuz : kuru'sıkı
1. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Korkutmak veya yıldırmak amacıyla aslı olmayan söz söyleyen
1. isim , isim , isim , isim , Kurusıkı atıcı olma durumu
1. İster istemez bu kurusıkı atıcılıklarla yetinip gidiyordum.
1. İster istemez bu kurusıkı atıcılıklarla yetinip gidiyordum.
1. argo , argo , argo , argo , korkutmak veya yıldırmak amacıyla aslı olmayan söz söylemek
1. -i , -i , -i , -i , Bir listede yer alan her maddenin fiyat tutarını hesap edip belirtmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir kuruşa karşılık olan
1. On beş bin kuruşluk malımız satın alındığı hâlde bedeli ödenmiyor.
1. On beş bin kuruşluk malımız satın alındığı hâlde bedeli ödenmiyor.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Tam hesaplanarak, kuruş kuruş
1. Yaptığı masrafın hesabını kuruşu kuruşuna verdi.
1. Yaptığı masrafın hesabını kuruşu kuruşuna verdi.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kurutulmuş süt ürünü
1. Yoğurt kurutu. Kaymak kurutu.
1. Yoğurt kurutu. Kaymak kurutu.
1. -i , -i , -i , -i , Kurutma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Kurutma gücü bulunmak
kurutma kabı, kurutma kâğıdı, kurutma makinesi, ambarda kurutma
1. isim , isim , isim , isim , Kurutmak işi
1. isim , isim , teknik , teknik , isim , isim , teknik , teknik , İçinde nemçeker bir kimyasal madde bulunan ve bazı maddeleri kurutmak veya nemlenmelerini önlemek için kullanılan kapaklı cam kap, kurutaç, desikatör
1. isim , isim , isim , isim , Yazıda mürekkebin ıslaklığını gidermek için kullanılan nem emici bir kâğıt türü
1. isim , isim , isim , isim , Yıkanmış ve sıkılmış çamaşırları sıcak hava içinde döndürerek kurutan araç
1. isim , isim , isim , isim , Mürekkebi kurutmak için kullanılan kurutma kâğıdı ve bunun takılı bulunduğu araç
dalkurutan, kankurutan, uçkurutan
1. -i , -i , -i , -i , Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek
1. Gözyaşlarını kurut, dedi, bilirsin ki kader değişmez.
1. Gözyaşlarını kurut, dedi, bilirsin ki kader değişmez.
2. Bitki canlılığını yitirmek
1. Tek başına dolaştığın derin, yeşil ormanlarda / Yaprakları kurutacak sonbaharı düşündün mü?
1. Tek başına dolaştığın derin, yeşil ormanlarda / Yaprakları kurutacak sonbaharı düşündün mü?
3. Bazı sebze ve meyvelerin buharlaştırılmasıyla kuru bir durum almasını sağlamak
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Cılız duruma getirmek, zayıflatmak
1. Bu hastalık onu kurutmuş.
1. Bu hastalık onu kurutmuş.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yiyecek ve içecekleri yiyip bitirmek
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Uğursuzluk getirmek, yok etmek
1. Dâhilde bütün millî kuvvetlerimizi dağıttılar, bütün kabiliyetlerimizi kuruttular.
1. Dâhilde bütün millî kuvvetlerimizi dağıttılar, bütün kabiliyetlerimizi kuruttular.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kurutma sistemi olan
1. Kurutmalı çamaşır makinesi.
1. Kurutmalı çamaşır makinesi.