Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kule

İlgili Kelimeler:

döner kule, fil dişi kule, kapıkule, çan kulesi, kontrol kulesi, paraşüt kulesi, saat kulesi, yangın kulesi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çoğunlukla kare veya silindir biçimindeki yüksek yapı

Örnek:

1. Şu muazzam kule bir mühendisin hayaliydi.

1. Şu muazzam kule bir mühendisin hayaliydi.

2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Cihannüma


Lisan : Arapça ḳulle

külek
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bal, yağ, yoğurt vb. şeyler koymaya yarar tahta kova


kuleli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kulesi olan


külfet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sıkıntı, zorluk

Örnek:

1. İşte böyle bir eser onları bu külfetten kurtarmış olur.

1. İşte böyle bir eser onları bu külfetten kurtarmış olur.

2. Büyük masraf

Örnek:

1. Beni külfete sokma, şimdi ben yokluktayım.

1. Beni külfete sokma, şimdi ben yokluktayım.


Lisan : Arapça kulfet

külfete katlanmak
Anlamı:

1. sıkıntıya, zorluğa dayanmak

Örnek:

1. Ben en hain, en merhametsiz hücumları yapmak için bu kadar külfetlere katlanıp buralara gelmiştim.

1. Ben en hain, en merhametsiz hücumları yapmak için bu kadar külfetlere katlanıp buralara gelmiştim.


külfetli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkıcı, zor, yorucu, özen isteyen

2. Büyük masraf gerektiren

Örnek:

1. Gece sokağa çıkmaktan korktuğum için değil, bizim tarafta sokağa çıkmak külfetli oluyor da ondan.

1. Gece sokağa çıkmaktan korktuğum için değil, bizim tarafta sokağa çıkmak külfetli oluyor da ondan.


külfetsiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkıntısız, kolay, özen istemeyen

Örnek:

1. Evinde külfetsiz ve içten bir konukseverlikle de ben karşılaştım.

1. Evinde külfetsiz ve içten bir konukseverlikle de ben karşılaştım.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Az masraf yaparak

Örnek:

1. Beni, gene evindeki gibi sevimli ve külfetsiz karşılamıştı.

1. Beni, gene evindeki gibi sevimli ve külfetsiz karşılamıştı.


külfetsizce
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Külfet altına girmeden, külfete katlanmadan

Örnek:

1. Günün asıl konusu olan şu Brüksel sergisini, külfetsizce beraber gezelim.

1. Günün asıl konusu olan şu Brüksel sergisini, külfetsizce beraber gezelim.


Telaffuz : külfetsi'zce

külfetsizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Külfetsiz olma durumu


külhan

İlgili Kelimeler:

külhanbeyi, külhan makinesi

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Hamamları ısıtan, hamamın altında bulunan kapalı ve geniş ocak, cehennemlik

Örnek:

1. Evin bir ucunda bir fırın, öbür ucunda bir külhan vardı.

1. Evin bir ucunda bir fırın, öbür ucunda bir külhan vardı.


Lisan : Farsça kulḫan

külhan makinesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Enerji üreten makinelerde yanmayı sağlayan ana bölüm, yanma hücresi


külhanbeyce
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Külhanbeyine benzer biçimde, külhanbeyi gibi

Örnek:

1. O sırada içeriye aykırı şık, serbest tavırlı, külhanbeyce, şen bir genç girdi.

1. O sırada içeriye aykırı şık, serbest tavırlı, külhanbeyce, şen bir genç girdi.


Telaffuz : külha'nbeyce

külhanbeyi

İlgili Kelimeler:

külhanbeyi ağzı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kendilerine özgü giyinişi olan, argo kullanan, başıboş, haylaz delikanlı, serseri, hayta, külhani

Örnek:

1. Bu, eski külhanbeyi biçiminde yürüyen kalıplı bir katildi.

1. Bu, eski külhanbeyi biçiminde yürüyen kalıplı bir katildi.


Telaffuz : külha'nbeyi

külhanbeyi ağzı
Anlamı:

1. isim , isim , argo , argo , isim , isim , argo , argo , Külhanbeyine yakışır biçimde konuşma, küllük ağzı

Örnek:

1. Deli eniştemizin lakırtıları külhanbeyi ağzı birtakım tabirlerle donanırdı.

1. Deli eniştemizin lakırtıları külhanbeyi ağzı birtakım tabirlerle donanırdı.


külhanbeylik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Külhanbeyi olma durumu, kabadayılık

2. Külhanbeyine yakışır davranış


külhancı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hamam ocağını yakan kimse


külhancılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Külhancı olma durumu


külhancının beyliği hamamcılık demişler
Anlamı:

1. `bayağı bir işle uğraşan kimse, yükselse bile ancak yaptığı işle anılır` anlamında kullanılan bir söz


külhani
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Külhanbeyi, kabadayı, serseri, hayta

Örnek:

1. Balıkçı Yakup iyidir, hoştur, sevimlidir, edepsizdir, külhanidir.

1. Balıkçı Yakup iyidir, hoştur, sevimlidir, edepsizdir, külhanidir.

2. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Hafif sövgü anlamı taşıyan bir okşama sözü

Örnek:

1. Külhani, bak neler de biliyor!

1. Külhani, bak neler de biliyor!


Lisan : Farsça kulḫan + Arapça -ī

Telaffuz : külhani:

kulis

İlgili Kelimeler:

kulis çalışması, kulis faaliyeti

Anlamı:

1. isim , isim , tiyatro , tiyatro , isim , isim , tiyatro , tiyatro , Sahnenin gerisinde ve yanlarında bulunan bölüm

Örnek:

1. Sahneye girişlerinde kuliste sırasını bekliyorlardı.

1. Sahneye girişlerinde kuliste sırasını bekliyorlardı.

2. ekonomi , ekonomi , ekonomi , ekonomi , Borsa dışında alışveriş yeri

3. Bir amaca ulaşabilmek için ilgili kişiler arasında özel çalışma yapılan yer

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir işin, bir hareketin gizli hazırlık konuşması

Örnek:

1. Lozan'daki Türk heyetinin kulisleri hakkında pek az şey biliyoruz.

1. Lozan'daki Türk heyetinin kulisleri hakkında pek az şey biliyoruz.


Lisan : Fransızca coulisse

kulis çalışması
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kulis faaliyeti

Örnek:

1. Bu başarılı seçimde Türk delegasyonunun kulis çalışmaları bu unsurlardan çok sonra geliyor.

1. Bu başarılı seçimde Türk delegasyonunun kulis çalışmaları bu unsurlardan çok sonra geliyor.


kulis faaliyeti
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Toplantı yerlerinde, oturum dışında çeşitli grupların yaptığı gizli girişim veya çalışma, kulis çalışması


kulis yapmak
Anlamı:

1. herhangi bir toplulukta oturumlar dışında gizli çalışmalar yapmak

2. bir amaca ulaşabilmek için ilgili kişiler arasında özel çalışma yapmak


külkedisi
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çok üşüyen, ateşin yanından ayrılmayan (kimse)

2. Uyuşuk, miskin (kimse)

3. Sakin, yumuşak, uyumlu

Örnek:

1. Dünkü kaplan, bir külkedisi yumuşaklığı ile göğsüme yaslandı.

1. Dünkü kaplan, bir külkedisi yumuşaklığı ile göğsüme yaslandı.

4. Pasaklı, görgüsüz (kadın)

Örnek:

1. O kibar adam bu külkedisine tenezzül eder mi hiç.

1. O kibar adam bu külkedisine tenezzül eder mi hiç.


Telaffuz : kü'lkedisi

kullanabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kullanabilmek işi