92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Heyecana getiren, çıkar sağlamak için kendini acındıran, ajitatör
körüklü otobüs
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Körüğü olan
1. Karşı geçidin ağzında körüklü bir fayton arabası göründü.
1. Karşı geçidin ağzında körüklü bir fayton arabası göründü.
2. isim , isim , isim , isim , Körüklü otobüs
1. isim , isim , isim , isim , Körükle birbirine bağlanan iki parçadan oluşan ve şehir içi toplu taşımacılığında kullanılan otobüs
1. isim , isim , isim , isim , Koru durumunda olan sık ağaçlı yer
1. Çakır Ayşe, hazırlayacağı çıkınıyla onu köyün altındaki korulukta bekleyecekti.
1. Çakır Ayşe, hazırlayacağı çıkınıyla onu köyün altındaki korulukta bekleyecekti.
koruma aracı, koruma görevlisi, koruma polisi, koruma ünsüzü, orman koruma memuru, sahil koruma, yakın koruma, alan koruması
1. isim , isim , isim , isim , Korumak işi
1. Bütün oba sevdalıları korumanın sevinci, övüncü içindeydi.
1. Bütün oba sevdalıları korumanın sevinci, övüncü içindeydi.
2. Can güvenliğinin tehlikede olduğu düşünülen bir kimseyi saldırılardan korumak üzere görevlendirilmiş kişi, koruma görevlisi
3. ekonomi , ekonomi , ekonomi , ekonomi , Bankacılık alanında, bir malda veya bir menkulde gelecekte ortaya çıkacak fiyat değişikliklerine karşı korunmak amacıyla vadeli bir sözleşme yapılması
1. isim , isim , isim , isim , Önemli kişileri yolculukları sırasında varacakları yere ulaştırmak ve korumakla görevli kişilerin bulunduğu araç, eskort
1. isim , isim , isim , isim , Can güvenliği tehlikede olduğu düşünülen bir kimseyi korumak üzere eğitilmiş ve bazı özel aletlerle donatılmış emniyet görevlisi
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Bağlayıcı ünsüz
1. isim , isim , isim , isim , Koruma işini yapan kimse
2. ekonomi , ekonomi , ekonomi , ekonomi , Kanunlarla bir dala destek olan kurum, kuruluş veya düzen
1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Ekonomik gücü yükseltmek için ulusal ekonominin gümrük tarifeleri ile dış rekabete karşı korunmasını savunan görüş, himayecilik
1. -i , -i , -den , -den , -i , -i , -den , -den , Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
1. Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur.
1. Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur.
2. Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek
1. Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu.
1. Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu.
3. -i , -i , -i , -i , Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek
1. Yurdu korumak.
1. Yurdu korumak.
4. -i , -i , -i , -i , Tehlikeli, zararlı durumları önlemek
1. İlaçla meyveleri korudu.
1. İlaçla meyveleri korudu.
5. -i , -i , mecaz , mecaz , -i , -i , mecaz , mecaz , Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek
1. Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi.
1. Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi.
6. -i , -i , mecaz , mecaz , -i , -i , mecaz , mecaz , Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek
1. Geleneklerini koruyorlar.
1. Geleneklerini koruyorlar.
7. -i , -i , mecaz , mecaz , -i , -i , mecaz , mecaz , Karşılamak, denk gelmek
1. Bu işin geliri masrafını korumaz.
1. Bu işin geliri masrafını korumaz.
1. tehlikede olduğu düşünülen bir kimseyi veya eseri saldırılardan korumak üzere önlem almak
korun dokusu
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Üst derinin en dış tabakası
1. Korun tabakası deriyi koruyan bir oluşumdur.
1. Korun tabakası deriyi koruyan bir oluşumdur.
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Korunu ve bu tabakanın değişimiyle oluşan tırnak, boynuz vb.ni yapan doku
1. `istenilen şey fazlasıyla elde edildi` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Tehlikeden kurtulmak, korunmak için yapılmış yer
2. Sığınılan, saklanılan yapı, mağara gibi yer
1. Öyle bir savaştayım ki sığınağı, korunağı yok.
1. Öyle bir savaştayım ki sığınağı, korunağı yok.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Koruyan, esirgeyen, saklayan kimse