Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
koruyucu ünsüz
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Bağlayıcı ünsüz


koruyuculuk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Korumacı olma durumu, kollayıcılık, himaye


koruyuş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koruma işi


korvet
Anlamı:

1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Denizaltılara karşı özel olarak silahlandırılan bir tür savaş gemisi


Lisan : Fransızca corvette

korza
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Denizin içinde iki zincirin birbirine dolaşması


Lisan : İtalyanca crose

Telaffuz : ko'rza

kös

İlgili Kelimeler:

kös kös

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Savaşlarda, alaylarda at, deve veya araba üzerinde taşınan ve işaret vermek için kullanılan büyük davul


Lisan : Farsça kūs

kös dinlemek
Anlamı:

1. türlü olaylar yaşadığı için bilgi ve deneyim sahibi olarak benzer veya daha basit olaylar karşısında aldırış etmemek

Örnek:

1. Politikacılar onun olumlu isteklerini kös dinler mi, dinlemezler mi o zaman görürüz.

1. Politikacılar onun olumlu isteklerini kös dinler mi, dinlemezler mi o zaman görürüz.


kös kös
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Başı önde, sağa sola bakmadan yorgun, üzgün, düşünceli bir durumda

Örnek:

1. Böyle pişmiş, bitkin bir hâlde kös kös gidiyorduk.

1. Böyle pişmiş, bitkin bir hâlde kös kös gidiyorduk.


kosa
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir tür uzun saplı orak


Lisan : Rusça

koşa
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Çift, eş, ikiz

Örnek:

1. Koşa badem sığmayan dar ağızlım.

1. Koşa badem sığmayan dar ağızlım.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Hep birlikte


koşabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koşabilmek işi


koşabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Koşma ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Bütün yollar açık, dilediğince koşabilirsin.

1. Bütün yollar açık, dilediğince koşabilirsin.

2. Koşmaya gücü yetmek

3. Koşma becerisi bulunmak


koşaç
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ad cümlelerinde özne ile yüklemi birleştiren, yükleme güçlü ihtimal, olumluluk, olumsuzluk, süreklilik, kesinlik kavramları veren -dır / -dir eki veya değil kelimesi


koşalık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koşa olma durumu


koşaltı
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , İki hayvanı birbirine koşma veya bağlama


koşam
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Avuç

2. İki avuç dolusu


koşamlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koşamlamak işi


koşamlamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , İki elle avuçlamak


koşar adım
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Toplu jimnastikte yapılan hafif tempolu koşu

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Hızlı adımlarla, koşarcasına

Örnek:

1. Her sabah koşar adım giderdim mektebe.

1. Her sabah koşar adım giderdim mektebe.


kösçü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mehter takımında kös çalan kimse


köse

İlgili Kelimeler:

köse buğday, köse sakal

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bıyığı, sakalı çıkmayan (erkek)

Örnek:

1. Köse kâtip, gözlerini kırpıştırarak dinlemeye başlamıştı.

1. Köse kâtip, gözlerini kırpıştırarak dinlemeye başlamıştı.


Lisan : Farsça kūse

Köse
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gümüşhane iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : kö'se

köşe

İlgili Kelimeler:

köşe atışı, köşebaşı, köşebent, köşe bucak, köşe demiri, köşe dolabı, köşe dönmeci, köşe dönücü, köşe kadısı, köşe kapmaca, köşe koltuğu, köşe minderi, köşe penceresi, köşe rafı, köşe taşı, köşe vuruşu, köşe yastığı, köşe yazarı, köşe yazısı, başköşe, dörtköşe, dört köşe, kenarda köşede, kıyıda köşede, konuk köşesi, müzik köşesi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye

Örnek:

1. Kutunun sivri köşesi.

1. Kutunun sivri köşesi.

2. İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer

Örnek:

1. Seniha Hanım parmağını odanın köşesine uzattı.

1. Seniha Hanım parmağını odanın köşesine uzattı.

3. İki sokağın veya caddenin kesiştiği yer, büküç

Örnek:

1. Türk kadınları alacalı bir ipek kumaş gibi köşeye birikmişlerdi.

1. Türk kadınları alacalı bir ipek kumaş gibi köşeye birikmişlerdi.

4. Bölüm, yer veya yan

Örnek:

1. Burgaz'ın sokaklarında her köşeden Türkçe işitiliyor.

1. Burgaz'ın sokaklarında her köşeden Türkçe işitiliyor.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kuytu, tenha veya ücra yer

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kimsenin kolay kolay uğramadığı yer

Örnek:

1. İlk adımda otel, han, kahve köşeleri bulmak ihtiyacı baş gösterecek.

1. İlk adımda otel, han, kahve köşeleri bulmak ihtiyacı baş gösterecek.

7. spor , spor , spor , spor , Futbol, hentbol, su toıpunda kale çizgilerinin kesişme noktalarından her biri, korner


Lisan : Farsça gūşe

köşe atışı
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Futbol, hentbol ve su topunda bir oyuncu, topu kendi kale çizgisi dışına çıkardığında karşı taraf lehine kale çizgisi ile yan çizgisinin kesiştiği noktadan yapılan serbest atış, köşe vuruşu, korner, korner atışı, korner vuruşu


köşe bucağa dağılmak
Anlamı:

1. her tarafa yayılmak

Örnek:

1. Köşe bucağa dağılmış ürkek hizmetçilerini çağırır.

1. Köşe bucağa dağılmış ürkek hizmetçilerini çağırır.

2. darmadağın olmak