92406 kayıt bulundu.
1. Oynaşmak
1. Sade sen değil, bütün mahalle kızları mı korte ediyor?
1. Sade sen değil, bütün mahalle kızları mı korte ediyor?
1. isim , isim , isim , isim , Bir devlet büyüğünün yanında bulunan kimseler, maiyet
2. Alay (I)
Lisan : Fransızca cortège
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Kabuk
1. Beyin korteksinin harabiyeti sonucu bir olguyla karşı karşıya imişiz.
1. Beyin korteksinin harabiyeti sonucu bir olguyla karşı karşıya imişiz.
2. Bir organ veya yapının dış katmanı
3. Beyin kabuğu
Lisan : Fransızca cortex
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Yaralanmanın, korkunun veya soğuğun yol açtığı stresler sonucu vücutta şeker yapımını hızlandıran böbrek üstü bezi kabuğunun salgıladığı, şeker, protein ve yağ metabolizmasına etki eden hormon
1. Kortizonun verdiği kof şişlik dizlerimi mecalsizleştiriyordu.
1. Kortizonun verdiği kof şişlik dizlerimi mecalsizleştiriyordu.
Lisan : Fransızca cortisone
kortizonlu ilaç
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Birleşiminde kortizon olan
1. isim , isim , isim , isim , İltihaplanmada, alerjilerde ve bazı kan hastalıklarının tedavisinde kullanılan, birleşiminde kortizon olan ilaç
1. isim , isim , isim , isim , Bakımlı küçük orman
1. Arkamda çam korularının parça parça neftîleştirdiği yeşil bir dağ.
1. Arkamda çam korularının parça parça neftîleştirdiği yeşil bir dağ.
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Davranışının gerekçesini ve nasıl sonuçlanacağını bilmeden, düşünüp taşınmadan
1. Körü körüne inanılan kıymetler nelerdir, bunları anlatıyordum.
1. Körü körüne inanılan kıymetler nelerdir, bunları anlatıyordum.
köy korucusu
1. isim , isim , isim , isim , Orman veya kır bekçisi
2. Kırsal bölgede güvenlik güçlerine yardımcı olan sivil görevli
1. isim , isim , isim , isim , Küçük koru
1. Şimdi orada bir sürü meşe fidanlarından bir korucuk peydah olmaya başlıyor.
1. Şimdi orada bir sürü meşe fidanlarından bir korucuk peydah olmaya başlıyor.
köy koruculuğu
1. isim , isim , isim , isim , Korucunun yaptığı iş
1. isim , isim , isim , isim , Ağaç gövdeleriyle yapılmış ve çevresinde kazılı çukuru bulunan, korunmaya elverişli, kare biçimindeki ev
2. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Ateş etmeye imkân verecek biçimde hazırlanmış delik ve mazgalları bulunan yer
koruk lüferi, koruk suyu, koruk şerbeti, dam koruğu
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm
1. Hüseyin Ağa, aşağıda koruk sıkmış, buğulu bardaklarla geldi.
1. Hüseyin Ağa, aşağıda koruk sıkmış, buğulu bardaklarla geldi.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçi boş (kabuklu meyve)
1. isim , isim , isim , isim , Ateşi canlandırmak için kullanılan ve açılıp kapandıkça içindeki havayı üfleyen araç
1. Bir taraftan ha bire körüğün ipini çekiyordu.
1. Bir taraftan ha bire körüğün ipini çekiyordu.
2. Bazı araçların açılıp kapanabilir üst üste katlanmış bölümü
1. Biz faytonun körüğü altında fotoğraf çekmeye uğraşıyorduk.
1. Biz faytonun körüğü altında fotoğraf çekmeye uğraşıyorduk.
3. müzik , müzik , müzik , müzik , Bazı müzik araçlarında hava vermeye yarayan, el veya ayakla işletilen meşin veya kâğıt bölüm
1. Akordiyon körüğü.
1. Akordiyon körüğü.
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Ağustosta avlanan turfanda lüfer
1. isim , isim , isim , isim , Koruktan yapılan, bazen nane veya oğul otu katılan şerbet
1. isim , isim , isim , isim , Körük yapan veya satan kimse
2. Körük kullanan kimse
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Körükleyici
1. isim , isim , isim , isim , Körükleme işi, ajitasyon
1. İçin için yanıp alevlenmeye doğru gitmekte de Enderun körüklemeleri yüzünden geri kalmadılar.
1. İçin için yanıp alevlenmeye doğru gitmekte de Enderun körüklemeleri yüzünden geri kalmadılar.
1. -i , -i , -i , -i , Körükle hava vermek
1. Ateşi körükleyin.
1. Ateşi körükleyin.
2. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Kızıştırmak, şiddetlendirmek
1. Bana çatmaya yer arıyor, siz de gidip körüklüyorsunuz.
1. Bana çatmaya yer arıyor, siz de gidip körüklüyorsunuz.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çıkar sağlamak için kendini acındırmak, ajite etmek
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Harekete geçirmek, ajite etmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Körükleme işine konu olmak veya körükleme işi yapılmak
1. -i , -i , -i , -i , Körükleme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Körükleme gücü bulunmak