92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Üstü köpük bağlamak
1. Reçel kaynarken köpüklenir.
1. Reçel kaynarken köpüklenir.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Köpüğü olan, köpüklenen
1. Yağsız köpüklü ayranlar içmiş, bulgur pilavı yemişler.
1. Yağsız köpüklü ayranlar içmiş, bulgur pilavı yemişler.
1. isim , isim , isim , isim , Kopuk olma durumu
1. Yer yer kopukluklar, anlam kaymaları, mantıksızlıklar var ama bunlar düzeltilebilir sonradan.
1. Yer yer kopukluklar, anlam kaymaları, mantıksızlıklar var ama bunlar düzeltilebilir sonradan.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kopuğa yaraşır davranış
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ara vermeden, durmaksızın yapılan
1. İki yıldır kopuksuz çalışmanın yorgunluğunu biraz atabilmek için bir iki haftalık bir dinlenme...
1. İki yıldır kopuksuz çalışmanın yorgunluğunu biraz atabilmek için bir iki haftalık bir dinlenme...
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Köpüğü olmayan, köpüklenmemiş
1. Köpüksüz kahve.
1. Köpüksüz kahve.
1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Şilte, yastık, yorgan vb.ni kalın ve aralıklı, sıkıca dikmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Köpürme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Köpürme gücü bulunmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gerekli gereksiz, hızlı, aralıksız ve bıktırıcı biçimde konuşan
1. Bu uzun saçlı, köpürgen, hemen hemen bizimle yaşıt, boşanmış zemberek gibi söylenen yeni hocaları dinler dururduk.
1. Bu uzun saçlı, köpürgen, hemen hemen bizimle yaşıt, boşanmış zemberek gibi söylenen yeni hocaları dinler dururduk.
1. isim , isim , isim , isim , Köpürmek işi
1. Dün bize öğretirken aslanca köpürmeyi / Bugün o da huy etmiş yerlere yüz sürmeyi
1. Dün bize öğretirken aslanca köpürmeyi / Bugün o da huy etmiş yerlere yüz sürmeyi
kıza köpüre
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Köpük yapmak, köpük oluşmak, köpük çıkararak kabarmak
1. Fırat, Malatya'ya doğru bir dirsek gibi kıvrıldığı vadide artık dağlardan kopup çağıl çağıl köpürmüyor.
1. Fırat, Malatya'ya doğru bir dirsek gibi kıvrıldığı vadide artık dağlardan kopup çağıl çağıl köpürmüyor.
2. Ekşiyip köpüklenmek
1. Reçel köpürdü.
1. Reçel köpürdü.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok kızmak, birdenbire öfkelenmek, feveran etmek
1. Yavaş yavaş her vakit sebepsiz bir hiddetten köpüren babamı da bir horoza benzetmeye başladım.
1. Yavaş yavaş her vakit sebepsiz bir hiddetten köpüren babamı da bir horoza benzetmeye başladım.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gerekli gereksiz, aralıksız ve bıktırıcı konuşup durmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ansızın veya çabucak kopmak
1. Ha yola girdi ha giriyor derken bir gün birdenbire asıldığım ip kopuverdi.
1. Ha yola girdi ha giriyor derken bir gün birdenbire asıldığım ip kopuverdi.
Telaffuz : kopu'vermek