Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
koltuğu doldurmak
Anlamı:

1. aldığı görevi tam olarak başarabilecek yetenekte bulunmak

Örnek:

1. Ercüment, memurluk hayatında her oturduğu koltuğu doldurmuş.

1. Ercüment, memurluk hayatında her oturduğu koltuğu doldurmuş.


koltuğuna girmek
Anlamı:

1. koltuğunun altına sığınmak


koltuğunun altına sığınmak
Anlamı:

1. birinin koruyuculuğuna sığınmak

Örnek:

1. Ben de aç duracak değilim ya! Bizim orada senin gibi bir ağa yok ki koltuğunun altına sığınalım.

1. Ben de aç duracak değilim ya! Bizim orada senin gibi bir ağa yok ki koltuğunun altına sığınalım.


koltuk

İlgili Kelimeler:

koltuk altı, koltukbaşı, koltuk değneği, koltuk düşkünü, koltuk gözü, koltuk kapısı, koltuk kavgası, koltuk meyhanesi, koltuk takımı, lüks koltuk, tekerlekli koltuk, yatar koltuk, berber koltuğu, dişçi koltuğu, köşe koltuğu, şoför koltuğu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer

Örnek:

1. Gazetelerini bir koltuğunun altına koydu, zayıf kollarıyla kutulara sarıldı.

1. Gazetelerini bir koltuğunun altına koydu, zayıf kollarıyla kutulara sarıldı.

2. Kol dayayacak yerleri olan geniş ve rahat sandalye

Örnek:

1. Ta yan beline kadar gömüldüğü koltuğunun içinden ileriye doğru uzandı.

1. Ta yan beline kadar gömüldüğü koltuğunun içinden ileriye doğru uzandı.

3. Eski düğünlerde damatla gelinin eve girerken konuklar arasından kol kola geçmeleri töreni

Örnek:

1. Babamız, annemizi gelin geldiği ilk gün şu merdivenin alt başında karşılamış, koltuk yapılmıştı.

1. Babamız, annemizi gelin geldiği ilk gün şu merdivenin alt başında karşılamış, koltuk yapılmıştı.

4. Yapıcılıkta yan destek

5. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Demirledikten sonra gemiyi iskeleye, rıhtıma veya başka bir gemiye bağlayan ip

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Koltuklama veya koltuklanma

Örnek:

1. O koltuktan hoşlanmaz.

1. O koltuktan hoşlanmaz.

7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kayırma, destek

Örnek:

1. Dayısının koltuğunda sırtı yere gelmez.

1. Dayısının koltuğunda sırtı yere gelmez.

8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yüksek mevki, makam

Örnek:

1. Koltuk kavgası.

1. Koltuk kavgası.

9. argo , argo , argo , argo , Genelev

Örnek:

1. Burası Mesut Bey adında bir herifin koltuğudur.

1. Burası Mesut Bey adında bir herifin koltuğudur.

10. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Mısır ve buğday fidesinin yanlarından çıkan filizler

11. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Kenar, tenha yer


koltuk altı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolun omuzla birleştiği yerin altındaki çukurluk

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kayırma


koltuk çıkmak
Anlamı:

1. desteklemek


koltuk değneği
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ayak ve bacakları sakat olanların yürürken koltuklarıyla dayandıkları uzun değnek

Örnek:

1. Büyük kapıdan kucak kucak koltuk değnekleri çıkardılar.

1. Büyük kapıdan kucak kucak koltuk değnekleri çıkardılar.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Başkalarına destek olan kişi


koltuk değneği olmak
Anlamı:

1. birine, yaptığı uygunsuz işlerde destek sağlamak


koltuk düşkünlüğü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koltuk düşkünü olma durumu


koltuk düşkünü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Mesleğinden veya yaptığı işten çok, bulunduğu makamı gözeten (kimse)


koltuk gözü
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Sürgün ve genç dalların yaprak saplarının koltuğunda bulunan tomurcuk


koltuk kapısı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Evlerde büyük kapıdan başka küçük hizmet kapısı


koltuk kavgası
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Makam kapmak veya makamını yitirmemek için gösterilen çaba, sandalye kavgası


koltuk meyhanesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İşlek semtlerde, yol üzerinde bulunan, az mezeyle ayaküstü içki içilen ucuz meyhane


koltuk takımı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Üçlü, ikili ve tekli oturma birimleri olan mobilya takımı

Örnek:

1. İki ayrı koltuk takımının birden nasıl yerleştirilebileceği sorusu akla ziyandı.

1. İki ayrı koltuk takımının birden nasıl yerleştirilebileceği sorusu akla ziyandı.


koltuk vermek
Anlamı:

1. yüzüne karşı övmek, pohpohlamak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , koltuklamak


Ön Takı : (birine)

koltukbaşı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Otomobillerde koltuğun sırt bölümünün üstüne takılan ve ani darbelerde boynun veya başın zarar görmesini önleyen başlık


Telaffuz : koltu'kbaşı

koltukçu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koltuk yapan veya satan kimse

2. Eski ev eşyası alıp satan kimse

3. Koltuk meyhanesi işleten kimse

4. Koltuğunun altına elbise ve halı atıp sokak sokak dolaştırarak satan kimse

5. Düğünlerde ev düzenlenmesine yardım edip gelinle damada destek olan kimse

Örnek:

1. Ertesi cuma günü koltukçular gelip gelin odasını düzeltecekler.

1. Ertesi cuma günü koltukçular gelip gelin odasını düzeltecekler.

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yüze karşı övmeyi huy edinmiş kimse


koltukçuluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koltukçunun yaptığı iş

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yüze karşı övmeyi huy edinme


koltuklama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koltuklamak işi

2. Yaranmak için birine söylenen övücü söz, kompliman


koltuklamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Koltuğu altına almak

Örnek:

1. Tablolarını koltuklayarak İstanbul'a dönerken Etimesgut köyünün elektriklerini görmüş.

1. Tablolarını koltuklayarak İstanbul'a dönerken Etimesgut köyünün elektriklerini görmüş.

2. Koltuğa girmek

Örnek:

1. Karşıladılar koltuklayıp içeri aldılar.

1. Karşıladılar koltuklayıp içeri aldılar.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kıvanç verecek biçimde övmek, koltuklarını kabartacak sözler söylemek, pohpohlamak

Örnek:

1. Maşallah da maşallah! Kırk bir kere! Tuh tuh! diyerek karşıladılar; koltuklayıp içeriye, camekâna aldılar.

1. Maşallah da maşallah! Kırk bir kere! Tuh tuh! diyerek karşıladılar; koltuklayıp içeriye, camekâna aldılar.


koltuklanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koltuklanmak işi


koltuklanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Övücü sözlerle koltukları kabartılmak, pohpohlanmak


koltukları kabarmak
Anlamı:

1. kendine veya yakınlarına yapılan övgüden kıvanç duymak

Örnek:

1. Memnun oldu, koltukları kabardı, sevinçle gözlerimin içine baktı.

1. Memnun oldu, koltukları kabardı, sevinçle gözlerimin içine baktı.


koltuklu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kol dayayacak yeri olan

Örnek:

1. Koltuklu sandalye.

1. Koltuklu sandalye.