Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kolalatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolalatma işi


kolalatmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Kolalama işini yaptırmak


kolalayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolalama işi


kolalı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçinde kola bulunan

2. Kolalanmış

Örnek:

1. Artık cübbenin altına kolalı gömlek giyiyor.

1. Artık cübbenin altına kolalı gömlek giyiyor.


kolalılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolalı olma durumu


kolan

İlgili Kelimeler:

kolan balığı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , At, eşek vb. hayvanların semerini veya eyerini bağlamak için göğsünden aşırılarak sıkılan yassı kemer

Örnek:

1. Adam döndü, beygirinin semerini almak için kolanını çözmeye başladı.

1. Adam döndü, beygirinin semerini almak için kolanını çözmeye başladı.

2. Dokuma, deri, kenevir vb. maddelerden yapılan yassı ve enlice bağ

3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Yünden veya iplikten yapılmış, üzeri işli ince kuşak


kolan balığı
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Mersin balığı (Acipenser sturio)


kolan çekmek
Anlamı:

1. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , kayığı karadan halatla çekmek, yedekçilik etmek

Örnek:

1. Bana bak, Ali Çavuş, biz kimseyi soymuyoruz. Onlar kolan çekiyorlar, kolan çekmek nedir be? Dans etmekten farkı ne ki?

1. Bana bak, Ali Çavuş, biz kimseyi soymuyoruz. Onlar kolan çekiyorlar, kolan çekmek nedir be? Dans etmekten farkı ne ki?


kolan vurmak
Anlamı:

1. salıncakta hızlanmak için ayakta durup vücudu doğrultarak ileriye atılırcasına hareket etmek

Örnek:

1. Bu salıncağın dibindeki tahtaya iki kız çıkmışlar, hafif hafif kolan vuruyorlardı.

1. Bu salıncağın dibindeki tahtaya iki kız çıkmışlar, hafif hafif kolan vuruyorlardı.

2. hayvanın eyer veya semerini kolana bağlamak


kolancı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yedekçi


kolancılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yedekçilik


kolasız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kolası olmayan


kolasızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolasız olma durumu


kolay

İlgili Kelimeler:

kolay kolay, dile kolay

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç(II) ve zor karşıtı

Örnek:

1. Cebimde mevcut paradan bu kadar bir şey buna tahsis etmek pek kolaydı.

1. Cebimde mevcut paradan bu kadar bir şey buna tahsis etmek pek kolaydı.

2. isim , isim , isim , isim , Kolaylık

Örnek:

1. İşin kolayını buldum.

1. İşin kolayını buldum.

3. zarf , zarf , zarf , zarf , Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basitçe


kolay gele! (veya gelsin!)
Anlamı:

1. bir iş yapmakta olanlara söylenen iyi dilek sözü


kolay kolay
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kolayca

Örnek:

1. O kusursuz şiirler öyle kolay kolay yazılmıyor.

1. O kusursuz şiirler öyle kolay kolay yazılmıyor.


kolayca
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Oldukça kolay

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (kola'yca) Kolaylıkla, sıkıntı çekmeden

Örnek:

1. Takvimin kapak yaprağını ve günlük yapraklarını kolayca çevirdim.

1. Takvimin kapak yaprağını ve günlük yapraklarını kolayca çevirdim.


kolaycacık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok kolay

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (kola'ycacık) Çok kolay bir biçimde

Örnek:

1. Kapının sarı tokmağını avuçlayıp çeviriyor, kolaycacık açılıyor kapı.

1. Kapının sarı tokmağını avuçlayıp çeviriyor, kolaycacık açılıyor kapı.


kolaycı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir işi yaparken kolay ve kestirme yolu seçen (kimse)


kolaycılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolaycı olma durumu


kolayda
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kolay bulunabilir yerde, el altında


kolayı var
Anlamı:

1. çaresi var


kolayına
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kolay olarak, kolaylıkla

Örnek:

1. Kolayına değişmiyor bu dünyada hiçbir şey.

1. Kolayına değişmiyor bu dünyada hiçbir şey.


Telaffuz : kolayı'na

kolayına bakmak (veya kaçmak)
Anlamı:

1. bir işi yaparken kolay ve kestirme yolu seçmek


kolayına gelmek
Anlamı:

1. bir işin herhangi bir biçimde yapılmasını daha kolay bulmak


Ön Takı : (herhangi bir biçim)