Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kolayını bulmak
Anlamı:

1. kolay bir biçimde yapma yolunu bulmak

Örnek:

1. Lakin erler onu da yakalamanın kolayını bulmuşlardı.

1. Lakin erler onu da yakalamanın kolayını bulmuşlardı.


Ön Takı : (bir şeyin)

kolaylama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolaylamak işi


kolaylamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir işi bitirmek üzere olmak, bir işin sonuna yaklaşmak

Örnek:

1. Beraber otururuz, ben de yazılı yoklamaları kolaylarım.

1. Beraber otururuz, ben de yazılı yoklamaları kolaylarım.


kolaylanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolaylanmak işi


kolaylanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir iş sonuna yaklaşmak, bitmek üzere olmak


kolaylaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolaylaşmak işi


kolaylaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kolay duruma gelmek

Örnek:

1. Böyle olursa zamanla kızının aklını çelmek kolaylaşırdı.

1. Böyle olursa zamanla kızının aklını çelmek kolaylaşırdı.

2. Engel ve güçlükler ortadan kalkmak


kolaylaştırılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolaylaştırılmak işi


kolaylaştırılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kolaylaştırma işini yaptırılmak


kolaylaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolaylaştırmak işi


kolaylaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kolay bir duruma getirmek, güçlükleri ortadan kaldırmak

Örnek:

1. Tatbikatınızı kolaylaştıracak bir kitap herhâlde.

1. Tatbikatınızı kolaylaştıracak bir kitap herhâlde.

2. Bir işi sonuna yaklaştırmak


kolaylık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kolay duruma getiren

2. isim , isim , isim , isim , Kolay olma durumu

3. İşlerin kolayca yapılmasını sağlayan şey

Örnek:

1. Telefon bir süs değil, kolaylıktır.

1. Telefon bir süs değil, kolaylıktır.

4. Bir işi yapabilme durumu veya imkânı


kolaylık göstermek
Anlamı:

1. yapabilme yolu, imkânı sağlamak

Örnek:

1. Bu arzumda bana en çok kolaylık gösteren Behiç'tir.

1. Bu arzumda bana en çok kolaylık gösteren Behiç'tir.


Ön Takı : (birine)

kolaylıkla
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Sıkıntı çekmeden, güçlüklere uğramadan, kolayca

Örnek:

1. Çuvalları kolaylıkla taşıyan hamallar benim kuvvetsiz ve çelimsiz vücudumla alay ettiler.

1. Çuvalları kolaylıkla taşıyan hamallar benim kuvvetsiz ve çelimsiz vücudumla alay ettiler.


Telaffuz : kolaylı'kla

kolbaşı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir ekibin, grubun, iş takımının başı

2. tiyatro , tiyatro , tiyatro , tiyatro , Orta oyununda kolun başında olan ve kola adını veren oyunları düzenleyen, yöneten kimse


Telaffuz : ko'lbaşı

kolbaşılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolbaşı olma durumu

2. Kolbaşının görevi


kolbastı
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Güreşte ayağı kapılan güreşçinin, rakibinin ayağını tutmasıyla ortaya çıkan geçersizlik durumu

2. Doğu Karadeniz Bölgesi'ne özgü, halka oyunlarından, hareketli, bireysel özellikleri öne çıkaran bir oyun türü


Telaffuz : ko'lbastı

kolçak
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yalnız başparmağı ayrı, diğer dört parmağı bir örülmüş yün eldiven

2. Koltuk veya iskemlenin kol konacak parçası

Örnek:

1. Pencerenin karşısında, kolçaklarından biri kopuk, sallanan iskemleye oturmuş, iki eliyle sağlam kolçağa sıkı sıkı sarılmıştı.

1. Pencerenin karşısında, kolçaklarından biri kopuk, sallanan iskemleye oturmuş, iki eliyle sağlam kolçağa sıkı sıkı sarılmıştı.

3. Ceket veya gömlek kollarının kirlenmesine engel olmak için bilekten dirseğe kadar geçirilen eğreti kolluk

4. Kadınların dirseklerine kadar taktıkları basmadan yapılan süs eşyası

5. Kola geçirilen işaretli bağ, pazubent

Örnek:

1. Kızılay kolçağı.

1. Kızılay kolçağı.

6. tarih , tarih , tarih , tarih , Zırhın kola geçirilen parçası


kolçaklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kolçağı olan

Örnek:

1. Ellerin elçekli gelin / Kolların kolçaklı gelin

1. Ellerin elçekli gelin / Kolların kolçaklı gelin


kolçaklı sandalye
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Taşıyıcı kısımları masif malzemeden yapılan, oturma yüzeyi ve arkalığı genellikle elastik olan tek kişinin oturabileceği mobilya


kölçer
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , bitki bilimi , bitki bilimi , Tanelere zarar veren bir buğday hastalığı


kolcu

İlgili Kelimeler:

gümrük kolcusu, kaldırma kolcusu, reji kolcusu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyi korumak için bekleyen veya kol gezen görevli, muhafız

Örnek:

1. Eski omuzdaşları gibi ne kahve ne kuşçu dükkânı açmaya ne kolcu yazılmaya ne de gazete müvezziliğine tenezzül etti.

1. Eski omuzdaşları gibi ne kahve ne kuşçu dükkânı açmaya ne kolcu yazılmaya ne de gazete müvezziliğine tenezzül etti.

2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Hizmetçilere çalışacak ev bulan kimse

Örnek:

1. Kolcuya hizmetçi ısmarladık.

1. Kolcuya hizmetçi ısmarladık.


kolculuk

İlgili Kelimeler:

gümrük kolculuğu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kolcunun yaptığı iş


koldaş
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İş arkadaşı


koldaşlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İş arkadaşlığı