92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Kümes hayvanlarını ürkütüp kaçırmak
2. Bir kimseyi kötü bir iş yapması için harekete geçirmek, tahrik etmek
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Genellikle kümes hayvanlarını `kış kış` diye kovalamak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Uzaklaştırmak
1. Derhâl içinden tövbe edip zihninden kışkışladı bu habis fikirleri.
1. Derhâl içinden tövbe edip zihninden kışkışladı bu habis fikirleri.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çözülemeyecek veya kurtulamayacak bir biçimde
1. Fikirlerindeki çelişmeyi belirtip adamı kıskıvrak bir kapana sıkıştırır.
1. Fikirlerindeki çelişmeyi belirtip adamı kıskıvrak bir kapana sıkıştırır.
Telaffuz : kı'skıvrak
1. kurtulamayacak veya çözülemeyecek biçimde tutmak, sımsıkı tutmak
1. Gecelerden bir gece, birkaç yeniçeri onu kıskıvrak yakaladı.
1. Gecelerden bir gece, birkaç yeniçeri onu kıskıvrak yakaladı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , tamamen etkisi altında kalmak, bir şeyle sürekli meşgul olmak
1. Amma yalnız bu olmadı, benim muhayyilemi kıskıvrak bağlayan şey, bir başka tecrübe daha ömrüm boyunca beni tesiri altında bıraktı.
1. Amma yalnız bu olmadı, benim muhayyilemi kıskıvrak bağlayan şey, bir başka tecrübe daha ömrüm boyunca beni tesiri altında bıraktı.
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Askerlerin toplu olarak barındıkları yapılar bütünü
1. Gece gündüz kışlada kaldığımızdan sivil hayat ile temasımız pek azdı.
1. Gece gündüz kışlada kaldığımızdan sivil hayat ile temasımız pek azdı.
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Koyun ve keçi sürülerinin gecelediği veya kışın barındığı kapalı ağıl
Telaffuz : kı'şla
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kışın barınılan yer
2. Kışın orduların, göçebe oymakların hayvanlarıyla birlikte yayladan inip konakladıkları yer
1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Kuş ve kümes hayvanlarını ürkütmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kış olmak
1. Bu yıl erken kışladı.
1. Bu yıl erken kışladı.
2. Kışı bir yerde geçirmek
1. Armudu taşlayalım / Dibinde kışlayalım
1. Armudu taşlayalım / Dibinde kışlayalım
1. -i , -i , -i , -i , Kışı bir yerde geçirtmek
2. argo , argo , argo , argo , Musallat etmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kışa özgü, kış için
1. Kışlık giysi.
1. Kışlık giysi.
2. isim , isim , isim , isim , Kışın oturulan yapı, yer
1. Sıcak yaz aylarını geçirmek için deniz kenarlarına, kırlara, tepelere kaçanlar, şimdi birer birer kışlıklarına dönüyorlar.
1. Sıcak yaz aylarını geçirmek için deniz kenarlarına, kırlara, tepelere kaçanlar, şimdi birer birer kışlıklarına dönüyorlar.
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Kısaltması yapılacak kelime veya kelimelerin ünlü ve ünsüzlerinden yararlanarak gerektiğinde bir ünlü ekleyerek akılda kalabilecek bir söz oluşturma, kısaltmalı kelime, akronim: İLESAM, ASELSAN gibi
1. -i , -i , -i , -i , Sesi azaltmak, alçaltmak
1. Radyoyu biraz kısar mısın?
1. Radyoyu biraz kısar mısın?
2. Gözü biraz kapamak
1. Adam göz kapaklarını kısarak bir hesapladı.
1. Adam göz kapaklarını kısarak bir hesapladı.
3. Ezmek, büzmek, daraltmak
1. Omuzlarını kısar, ellerini cebinden çıkarır, atar ağzından sigarasını.
1. Omuzlarını kısar, ellerini cebinden çıkarır, atar ağzından sigarasını.
4. Lamba ışığını azaltmak
5. Sıkıştırmak
1. Birden susan köpek kuyruğunu bacaklarının arasına kıstı.
1. Birden susan köpek kuyruğunu bacaklarının arasına kıstı.
6. -den , -den , mecaz , mecaz , -den , -den , mecaz , mecaz , Masraf, harcama vb.ni azaltmak
1. Kes üç kuruş ekmekten / Beş kuruş etten kıs
1. Kes üç kuruş ekmekten / Beş kuruş etten kıs
7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Verilen hak ve özgürlüklerin sınırını daraltmak
8. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Pintilik etmek
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bazı bakımdan, bazı yönden
1. Kısmen haklısınız.
1. Kısmen haklısınız.
2. Bütün değil, bir bölüm olarak
1. Eşyayı kısmen gönderdim.
1. Eşyayı kısmen gönderdim.
Lisan : Arapça ḳismen
Telaffuz : kı'smen
kısmet ağacı, kısmet kapısı
1. isim , isim , isim , isim , Tanrı'nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip
2. Evlenme talihi
1. Aslında kendi de şimdiye kadar bütün kısmetleri tepti.
1. Aslında kendi de şimdiye kadar bütün kısmetleri tepti.
3. Olayların kötü sonuçlarını tevekkülle karşılama durumu
4. Talih, kader, şans
5. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , `Şimdiden belli değil, ya olur ya olmaz` anlamlarında bir seslenme sözü
1. Yarın gelecek misiniz? -Kısmet!
1. Yarın gelecek misiniz? -Kısmet!
Lisan : Arapça ḳismet
1. evlenme teklifi almak
1. Zavallı kızın kısmeti çıkmış, kendine sormadan, danışmadan hemen vermişler.
1. Zavallı kızın kısmeti çıkmış, kendine sormadan, danışmadan hemen vermişler.
1. evlenmeyi, evleneceği kimseyi beklemek
1. Şimdi genç değil, şöyle kırkını, kırk beşini aşmış, efendiden, ağırbaşlı bir kısmet bekliyor.
1. Şimdi genç değil, şöyle kırkını, kırk beşini aşmış, efendiden, ağırbaşlı bir kısmet bekliyor.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bütün sıcak ülkelerde sık rastlanan tırmanıcı ve iri gövdeli ağaç (Clerodendron)
1. `Tanrı bir şeyi size kısmet etmişse o mutlaka size gelir, kısmet etmemişse yapacak bir şey yoktur` anlamında kullanılan bir söz