Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kışkırtmacı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kışkırtma işini yapan, provokatör


kışkırtmacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kışkırtmacının işi, provokatörlük


kışkırtmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kümes hayvanlarını ürkütüp kaçırmak

2. Bir kimseyi kötü bir iş yapması için harekete geçirmek, tahrik etmek


kışkışlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kışkışlamak işi


kışkışlamak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Genellikle kümes hayvanlarını `kış kış` diye kovalamak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Uzaklaştırmak

Örnek:

1. Derhâl içinden tövbe edip zihninden kışkışladı bu habis fikirleri.

1. Derhâl içinden tövbe edip zihninden kışkışladı bu habis fikirleri.


kıskıvrak
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çözülemeyecek veya kurtulamayacak bir biçimde

Örnek:

1. Fikirlerindeki çelişmeyi belirtip adamı kıskıvrak bir kapana sıkıştırır.

1. Fikirlerindeki çelişmeyi belirtip adamı kıskıvrak bir kapana sıkıştırır.


Telaffuz : kı'skıvrak

kıskıvrak yakalamak (veya bağlamak)
Anlamı:

1. kurtulamayacak veya çözülemeyecek biçimde tutmak, sımsıkı tutmak

Örnek:

1. Gecelerden bir gece, birkaç yeniçeri onu kıskıvrak yakaladı.

1. Gecelerden bir gece, birkaç yeniçeri onu kıskıvrak yakaladı.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , tamamen etkisi altında kalmak, bir şeyle sürekli meşgul olmak

Örnek:

1. Amma yalnız bu olmadı, benim muhayyilemi kıskıvrak bağlayan şey, bir başka tecrübe daha ömrüm boyunca beni tesiri altında bıraktı.

1. Amma yalnız bu olmadı, benim muhayyilemi kıskıvrak bağlayan şey, bir başka tecrübe daha ömrüm boyunca beni tesiri altında bıraktı.


kışla
Anlamı:

1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Askerlerin toplu olarak barındıkları yapılar bütünü

Örnek:

1. Gece gündüz kışlada kaldığımızdan sivil hayat ile temasımız pek azdı.

1. Gece gündüz kışlada kaldığımızdan sivil hayat ile temasımız pek azdı.

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Koyun ve keçi sürülerinin gecelediği veya kışın barındığı kapalı ağıl


Telaffuz : kı'şla

kışlak
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kışın barınılan yer

2. Kışın orduların, göçebe oymakların hayvanlarıyla birlikte yayladan inip konakladıkları yer


kışlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kışlamak işi


kışlamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Kuş ve kümes hayvanlarını ürkütmek


kışlamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kış olmak

Örnek:

1. Bu yıl erken kışladı.

1. Bu yıl erken kışladı.

2. Kışı bir yerde geçirmek

Örnek:

1. Armudu taşlayalım / Dibinde kışlayalım

1. Armudu taşlayalım / Dibinde kışlayalım


kışlatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kışlatmak işi


kışlatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kışı bir yerde geçirtmek

2. argo , argo , argo , argo , Musallat etmek


kışlık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kışa özgü, kış için

Örnek:

1. Kışlık giysi.

1. Kışlık giysi.

2. isim , isim , isim , isim , Kışın oturulan yapı, yer

Örnek:

1. Sıcak yaz aylarını geçirmek için deniz kenarlarına, kırlara, tepelere kaçanlar, şimdi birer birer kışlıklarına dönüyorlar.

1. Sıcak yaz aylarını geçirmek için deniz kenarlarına, kırlara, tepelere kaçanlar, şimdi birer birer kışlıklarına dönüyorlar.


kısma

İlgili Kelimeler:

kısma ad

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kısmak işi


kısma ad
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Kısaltması yapılacak kelime veya kelimelerin ünlü ve ünsüzlerinden yararlanarak gerektiğinde bir ünlü ekleyerek akılda kalabilecek bir söz oluşturma, kısaltmalı kelime, akronim: İLESAM, ASELSAN gibi


kısmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Sesi azaltmak, alçaltmak

Örnek:

1. Radyoyu biraz kısar mısın?

1. Radyoyu biraz kısar mısın?

2. Gözü biraz kapamak

Örnek:

1. Adam göz kapaklarını kısarak bir hesapladı.

1. Adam göz kapaklarını kısarak bir hesapladı.

3. Ezmek, büzmek, daraltmak

Örnek:

1. Omuzlarını kısar, ellerini cebinden çıkarır, atar ağzından sigarasını.

1. Omuzlarını kısar, ellerini cebinden çıkarır, atar ağzından sigarasını.

4. Lamba ışığını azaltmak

5. Sıkıştırmak

Örnek:

1. Birden susan köpek kuyruğunu bacaklarının arasına kıstı.

1. Birden susan köpek kuyruğunu bacaklarının arasına kıstı.

6. -den , -den , mecaz , mecaz , -den , -den , mecaz , mecaz , Masraf, harcama vb.ni azaltmak

Örnek:

1. Kes üç kuruş ekmekten / Beş kuruş etten kıs

1. Kes üç kuruş ekmekten / Beş kuruş etten kıs

7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Verilen hak ve özgürlüklerin sınırını daraltmak

8. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Pintilik etmek


kısmen
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bazı bakımdan, bazı yönden

Örnek:

1. Kısmen haklısınız.

1. Kısmen haklısınız.

2. Bütün değil, bir bölüm olarak

Örnek:

1. Eşyayı kısmen gönderdim.

1. Eşyayı kısmen gönderdim.


Lisan : Arapça ḳismen

Telaffuz : kı'smen

kısmet

İlgili Kelimeler:

kısmet ağacı, kısmet kapısı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tanrı'nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip

2. Evlenme talihi

Örnek:

1. Aslında kendi de şimdiye kadar bütün kısmetleri tepti.

1. Aslında kendi de şimdiye kadar bütün kısmetleri tepti.

3. Olayların kötü sonuçlarını tevekkülle karşılama durumu

4. Talih, kader, şans

5. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , `Şimdiden belli değil, ya olur ya olmaz` anlamlarında bir seslenme sözü

Örnek:

1. Yarın gelecek misiniz? -Kısmet!

1. Yarın gelecek misiniz? -Kısmet!


Lisan : Arapça ḳismet

kısmet (veya kısmeti) çıkmak
Anlamı:

1. evlenme teklifi almak

Örnek:

1. Zavallı kızın kısmeti çıkmış, kendine sormadan, danışmadan hemen vermişler.

1. Zavallı kızın kısmeti çıkmış, kendine sormadan, danışmadan hemen vermişler.


kısmet (veya kısmetini) beklemek
Anlamı:

1. evlenmeyi, evleneceği kimseyi beklemek

Örnek:

1. Şimdi genç değil, şöyle kırkını, kırk beşini aşmış, efendiden, ağırbaşlı bir kısmet bekliyor.

1. Şimdi genç değil, şöyle kırkını, kırk beşini aşmış, efendiden, ağırbaşlı bir kısmet bekliyor.


kısmet ağacı
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bütün sıcak ülkelerde sık rastlanan tırmanıcı ve iri gövdeli ağaç (Clerodendron)


kısmet gökten zembille inmez
Anlamı:

1. `çalışmayanın kısmeti olmaz` anlamında kullanılan bir söz


kısmet ise gelir Hint'ten Yemen'den, kısmet değilse ne gelir elden?
Anlamı:

1. `Tanrı bir şeyi size kısmet etmişse o mutlaka size gelir, kısmet etmemişse yapacak bir şey yoktur` anlamında kullanılan bir söz