1. kurtulamayacak veya çözülemeyecek biçimde tutmak, sımsıkı tutmak
1. Gecelerden bir gece, birkaç yeniçeri onu kıskıvrak yakaladı.
1. Gecelerden bir gece, birkaç yeniçeri onu kıskıvrak yakaladı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , tamamen etkisi altında kalmak, bir şeyle sürekli meşgul olmak
1. Amma yalnız bu olmadı, benim muhayyilemi kıskıvrak bağlayan şey, bir başka tecrübe daha ömrüm boyunca beni tesiri altında bıraktı.
1. Amma yalnız bu olmadı, benim muhayyilemi kıskıvrak bağlayan şey, bir başka tecrübe daha ömrüm boyunca beni tesiri altında bıraktı.