92406 kayıt bulundu.
hak kısıtlaması, para kısıtlaması
1. isim , isim , isim , isim , Kısıtlamak işi
1. Öteden beri kısıtlamalarla iç içe yaşamaya alıştığımızdan bunu da anlayışla kabul ediyoruz.
1. Öteden beri kısıtlamalarla iç içe yaşamaya alıştığımızdan bunu da anlayışla kabul ediyoruz.
2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Kısıt
1. -i , -i , -i , -i , Önceden verilmiş olan hak ve hürriyetlerin sınırlarını daraltmak, tahdit etmek
1. Hükûmet dış gezileri kısıtladı.
1. Hükûmet dış gezileri kısıtladı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sınırlamak, daraltmak
3. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Birini yasal yoldan mallarını kullanmaktan yoksun bırakmak, kısıt altına almak, hacir altına almak
1. -i , -i , -i , -i , Kısıtlama ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Kısıtlamaya gücü yetmek
1. sıfat , sıfat , hukuk , hukuk , sıfat , sıfat , hukuk , hukuk , Kısıtlanmış, kısıt altına alınmış, mahcur
1. En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar... milletvekili seçilemezler.
1. En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar... milletvekili seçilemezler.
2. Sınırlı
1. Ben makarnaları haşlarken o da evdeki kısıtlı malzemeyle kekikli, domatesli bir sos hazırlamaya koyuldu.
1. Ben makarnaları haşlarken o da evdeki kısıtlı malzemeyle kekikli, domatesli bir sos hazırlamaya koyuldu.
1. isim , isim , isim , isim , Kısıtlı olma durumu
2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Kısıt
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sadece o kişiye ait, o kişi tarafından kullanılabilen, zata mahsus
2. Şikâyeti, isteği vb.ni ilgili makama bildirmek üzere gönderilen yazının taşıdığı gizlilik derecesini bildiren terim
1. `bir kimsenin toplum içinde yücelmesi de alçalması da karısına bağlıdır` anlamında kullanılan bir söz
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Soylu
1. Ben beyzade, kişizade / Her türlü dertten topyekûn azade
1. Ben beyzade, kişizade / Her türlü dertten topyekûn azade
Lisan : Türkçe kişi + Farsça zāde
Telaffuz : kişiza:de
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Arpacık soğanı
Telaffuz : kı'ska
kıskaç gözlük, çifte kıskaç
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyi tutup sıkıştırmaya yarayan kerpeten, pense vb. araç
2. Açılıp kapanan eğreti merdiven
3. Böceklerde besin maddelerini parçalamaya ve kendilerini savunmaya yarayan organ
4. Demircilerin kızgın demiri tuttukları maşa vb. araç
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kıskacı olan
1. Deniz kenarında bu meşalelerle korkunç kıskaçlı büyük pavuryalar topladıkları görülüyor.
1. Deniz kenarında bu meşalelerle korkunç kıskaçlı büyük pavuryalar topladıkları görülüyor.