92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Ansızın kesmek
1. Ya bu çocuklar benimle şimdi konuşurken samimiliklerini birdenbire kesiverirlerse...
1. Ya bu çocuklar benimle şimdi konuşurken samimiliklerini birdenbire kesiverirlerse...
Telaffuz : kesi'vermek
1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Dilek anlatan cümlelerin başına getirilerek `ne olurdu` anlamında özlem veya pişmanlık bildiren bir söz, bari, keşki
1. Keşke vazifesi oralarda olsaydı!
1. Keşke vazifesi oralarda olsaydı!
Lisan : Farsça kāşki
Telaffuz : ke'şke
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , İyice dövülmüş buğdayın etle birlikte uzun süre kaynatılmasıyla yapılan bir yemek
Lisan : Farsça keşkek
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , El ile veya başka bir şeyle vuracak gibi yapmak
1. isim , isim , isim , isim , Ağaç, taş, metal vb.ni yontmaya yarayan, bir ucu keskin çelik araç
2. Demir ve sac kesmek için üzerine çekiçle vurularak yürütülen keskin araç, tırnak
3. Pulluk gövdesi önüne takılan ve toprağı kesip ayıran, bıçak veya disk biçiminde çelikten yapılmış pulluk parçası
1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Keşke
1. Keşki ölüp kalsaymışım, keşki Münif'le tekrar görüşmemiz hiç nasip olmasaydı!
1. Keşki ölüp kalsaymışım, keşki Münif'le tekrar görüşmemiz hiç nasip olmasaydı!
Lisan : Farsça kāşki
Telaffuz : ke'şki
keskin nişancı, gözü keskin
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok kesici, iyi kesen
1. Sonunda keskin bir taşı testere gibi kullanarak ipi incelte incelte kopardı.
1. Sonunda keskin bir taşı testere gibi kullanarak ipi incelte incelte kopardı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Tiz (ses)
1. Bir kadın sesiydi bu. İnce ve keskin, dikkati hemen kapan ve bırakmayan bir ses.
1. Bir kadın sesiydi bu. İnce ve keskin, dikkati hemen kapan ve bırakmayan bir ses.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kırıcı, incitici
1. En yakın dostlarının bile kusurlarını keskin bir dille yüzlerine vururmuş.
1. En yakın dostlarının bile kusurlarını keskin bir dille yüzlerine vururmuş.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Etkili, sert
1. Masanın başında, güneşten yanmış yüzü, sert ve derin çizgilerle dolu, keskin bakışlı, kıranta bir adam oturuyor.
1. Masanın başında, güneşten yanmış yüzü, sert ve derin çizgilerle dolu, keskin bakışlı, kıranta bir adam oturuyor.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kıvrak
1. Bu çeneyle atbaşı giden keskin bir zekâsı var.
1. Bu çeneyle atbaşı giden keskin bir zekâsı var.
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hassas
7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dikkatli
8. argo , argo , argo , argo , Zampara
1. isim , isim , isim , isim , Kırıkkale iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : ke'skin
1. isim , isim , isim , isim , Silahla hedeflediği noktayı ustalıkla vuran kişi
1. `öfkeli, sert kimsenin zararı kendisinedir` anlamında kullanılan bir söz
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , `zeki kimse, bir işin nereye varacağını keramet sahibi kimseden daha iyi bilir` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , argo , argo , isim , isim , argo , argo , Kalabalık yerlerde cepleri jiletle keserek hırsızlık yapan kimse
1. -i , -i , -i , -i , Keskin duruma getirmek
1. Her uzlaşma teklifi gönüllerindeki görev duygusunu kuvvetlendirmekten, keskinleştirmekten başka bir şeye yaramadı.
1. Her uzlaşma teklifi gönüllerindeki görev duygusunu kuvvetlendirmekten, keskinleştirmekten başka bir şeye yaramadı.
1. isim , isim , isim , isim , Keskin olma durumu
1. Hafif hafif ıslıklar çalan sesi eski keskinliğini kaybetmiştir.
1. Hafif hafif ıslıklar çalan sesi eski keskinliğini kaybetmiştir.
keşkülüfukara
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gezici bazı dervişlerin ve dilencilerin ellerinde tuttukları, Hindistan cevizi kabuğundan, metalden veya abanozdan yapılmış dilenci çanağı
1. Ne zaman birisi keşkülüme para atsa hızla, telaşla, kaçarcasına, gözlerini gözlerime değdirmeden yapar bunu.
1. Ne zaman birisi keşkülüme para atsa hızla, telaşla, kaçarcasına, gözlerini gözlerime değdirmeden yapar bunu.
2. Üstüne dövülmüş fıstık ve Hindistan cevizi dökülen bir tür süt tatlısı, keşkülüfukara
Lisan : Farsça keşkūl
1. isim , isim , isim , isim , Keşkül
Lisan : Farsça keşkūl + Arapça fuḳarā
Telaffuz : keşkü'lüfukara: