92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Umulmadık bir zamanda gelen ve gelişinden sevinç duyulan (kimse veya şey)
Telaffuz : kendi'gelen
kendiliğinden üreme
1. sıfat , sıfat , bitki bilimi , bitki bilimi , sıfat , sıfat , bitki bilimi , bitki bilimi , İnsan eliyle ekilmeden yetişen, hudayinabit
2. sıfat , sıfat , fizik , fizik , sıfat , sıfat , fizik , fizik , İradesiz olarak gerçekleşen (hareket), spontane
1. Kalbin, atardamarların hareketi kendiliğindendir.
1. Kalbin, atardamarların hareketi kendiliğindendir.
3. sıfat , sıfat , toplum bilimi , toplum bilimi , sıfat , sıfat , toplum bilimi , toplum bilimi , Dış etkilerin zorlaması olmadan iç sebeplerle oluşan
4. zarf , zarf , zarf , zarf , (ke'ndiliğinden) Başka şeylerin etkisi olmaksızın, kendi kendine, bizatihi
1. Soluduğum duman havaya karışırken aniden, kendiliğinden, küçük, bit kadar küçücük bir fikir geldi aklıma.
1. Soluduğum duman havaya karışırken aniden, kendiliğinden, küçük, bit kadar küçücük bir fikir geldi aklıma.
1. isim , isim , fizyoloji , fizyoloji , isim , isim , fizyoloji , fizyoloji , Her türlü bilimsel üreme olayının dışında, yoktan var olmayı anlatan bilim dışı kuram
1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Dıştan bir belirleme ile değil, kendi kendine gerçekleşen etkinlik, spontaneizm
1. Aşk bile kuralları olan bir oyun bizde. Göze almak, kendiliğindenlik beklenmiyor.
1. Aşk bile kuralları olan bir oyun bizde. Göze almak, kendiliğindenlik beklenmiyor.
1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Bir nesnenin varlığını veya tözünü oluşturan şey
1. öteden beri, eskiden beri
1. Kendimi bildim bileli hep bu bozuk makine seslerini duyarım.
1. Kendimi bildim bileli hep bu bozuk makine seslerini duyarım.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kendine göre, kendi bakımından, kendisince
1. Emin Paşa Konağı kendince Topkapı Sarayı'ndan bile zengin bir sanat ve irfan hazinesiydi.
1. Emin Paşa Konağı kendince Topkapı Sarayı'ndan bile zengin bir sanat ve irfan hazinesiydi.
Telaffuz : kendi'nce
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kendi aklından, kendi kendine
1. Biliyor da mı söylüyor yoksa kendinden mi uyduruyor?
1. Biliyor da mı söylüyor yoksa kendinden mi uyduruyor?
1. bilinci işlemez olmak, kendini kaybetmek, bayılmak
1. Gözlerini tezgâhın arkasındaki bir kapıya dikmiş ve kendinden geçmiş gibiydi.
1. Gözlerini tezgâhın arkasındaki bir kapıya dikmiş ve kendinden geçmiş gibiydi.
2. bir şey karşısında coşkuya kapılmak, duygulanmak
1. Oturduğu şiltenin üstünde ayağa kalkıyor; alevi artan bakışlarla kendinden geçmiş, bir elini dizine vurarak ... haykırıyordu.
1. Oturduğu şiltenin üstünde ayağa kalkıyor; alevi artan bakışlarla kendinden geçmiş, bir elini dizine vurarak ... haykırıyordu.
3. uykuya dalmak, uyuyakalmak
1. Ninniyi söyleyen anne kendinden geçeli belki bir hayli olmuştu.
1. Ninniyi söyleyen anne kendinden geçeli belki bir hayli olmuştu.
1. gerçeğe aykırı olarak kendisinde veya herhangi bir şeyde üstün bir nitelik ve değer varmış gibi göstermek
1. Bu zannını bir çeşit materyalist felsefeye uydurarak ona yüksek bir entelektüalizm süsü verirdi.
1. Bu zannını bir çeşit materyalist felsefeye uydurarak ona yüksek bir entelektüalizm süsü verirdi.
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , `aklını başına topla` anlamında kullanılan bir uyarma sözü
1. ayılmak
1. Üzerine soğuk su dökülen sarhoş adam kendine geldiğinde sade kahve ona zorla içirildi.
1. Üzerine soğuk su dökülen sarhoş adam kendine geldiğinde sade kahve ona zorla içirildi.
2. aklı başına gelmek
1. Sonunda kendine gelen İnce Memed hemen abasını soyundu.
1. Sonunda kendine gelen İnce Memed hemen abasını soyundu.
3. durumu düzelmek
1. ders almak
1. Siz niçin bundan kendinize hisse çıkarmıyorsunuz?
1. Siz niçin bundan kendinize hisse çıkarmıyorsunuz?
1. kendini öldürmek
1. Eğer sefirler gelip bana istifa teklif ederlerse ben de aleyhimde bulunanları mahvederim, sonra da kendime kıyarım.
1. Eğer sefirler gelip bana istifa teklif ederlerse ben de aleyhimde bulunanları mahvederim, sonra da kendime kıyarım.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kendine özgü
1. Edebiyatın da kendine mahsus adabı var.
1. Edebiyatın da kendine mahsus adabı var.
1. benimsemek veya saymak
1. Fakat hiçbir taraf beni kendine mal edemiyordu.
1. Fakat hiçbir taraf beni kendine mal edemiyordu.
2. başkasının yaptığı işi kendisi yapmış gibi göstermek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir kimse veya şeye özgü olan, kendine mahsus, kendine has
1. başkasının kendisine yaptığı işi, onur kırıcı sayarak tepki ile karşılamak
2. kendisinin başkasına yapması söz konusu olan işi, kişiliği için onur kırıcı saydığından yapmamak
1. kendine özen göstermemek, kötümser olmak
1. Belki de benim başkasıyla evlenip gidişim üzerine hayattan soğudu, kendini koyuverdi.
1. Belki de benim başkasıyla evlenip gidişim üzerine hayattan soğudu, kendini koyuverdi.
1. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , aklandırmak
1. Sonra kendini büsbütün temize çıkartmak için üstünün ve eşyasının aranmasını istedi.
1. Sonra kendini büsbütün temize çıkartmak için üstünün ve eşyasının aranmasını istedi.