Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kendi başına
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kimseye sormadan

2. Başkasının payı veya yardımı olmaksızın


kendi beslek
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , biyoloji , biyoloji , sıfat , sıfat , biyoloji , biyoloji , Özbeslenen


kendi derdine düşmek
Anlamı:

1. kendi sorunu sebebiyle başka şeyle ilgilenememek

Örnek:

1. Savaş yüzünden herkes kendi derdine düşmüştü.

1. Savaş yüzünden herkes kendi derdine düşmüştü.


kendi düşen ağlamaz
Anlamı:

1. `kendi zararına kendisi neden olanın yakınmaya hakkı olmaz` anlamında kullanılan bir söz


kendi göbeğini kendi kesmek
Anlamı:

1. gereksinim duyduğu yardım, başkalarınca esirgendiğinde işini kendi görmek


kendi gölgesinden korkmak
Anlamı:

1. çok korkak olmak, bir sakınca söz konusu olmayan işlere girişmekten bile korkmak


kendi hâlinde
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hiçbir şeye karışmayan, sessiz

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Hiçbir şeye karışmadan, sessizce

Örnek:

1. Etliye sütlüye karışmadan, karıncayı bile incitmeden kendi hâlinde yaşayıp gidermiş.

1. Etliye sütlüye karışmadan, karıncayı bile incitmeden kendi hâlinde yaşayıp gidermiş.


kendi hâlinde bırakmak
Anlamı:

1. üzerinde çalışmayarak geliştirmemek veya bakımsız bırakmak, işlememek

Örnek:

1. Nasıl çalışmayan küf tutarsa bir müessese de gençleştirilmez, kendi hâlinde bırakılırsa ihtiyarlar, yıkılır, dağılır.

1. Nasıl çalışmayan küf tutarsa bir müessese de gençleştirilmez, kendi hâlinde bırakılırsa ihtiyarlar, yıkılır, dağılır.


Ön Takı : (bir şeyi)

kendi hâline bırakmak
Anlamı:

1. ilgilenmemek, karışmamak

Örnek:

1. Ertesi sabah beni balığa çıkarken uyandırmayacaklardı, bırakacaklardı kendi hâlime.

1. Ertesi sabah beni balığa çıkarken uyandırmayacaklardı, bırakacaklardı kendi hâlime.


Ön Takı : (birini veya bir şeyi)

kendi havasında gitmek (veya olmak)
Anlamı:

1. yalnız başına, istediği gibi davranmak


kendi hesabana çalışmak
Anlamı:

1. uğraştığı işi sadece kendisi için yapmak

Örnek:

1. Böyle bir amatörlük devresi geçirdikten sonra biraz da kendi hesabına çalışmayı düşündü.

1. Böyle bir amatörlük devresi geçirdikten sonra biraz da kendi hesabına çalışmayı düşündü.


kendi içine çekilmek
Anlamı:

1. başkasıyla ilişki kurmamak, yalnız başına kalmak, inzivaya çekilmek

Örnek:

1. Bizim gibi dış âlemle münasebetleri aksamış, kendi içine çekilip kendi yağıyla kavrulmak zorunda kalmıştı.

1. Bizim gibi dış âlemle münasebetleri aksamış, kendi içine çekilip kendi yağıyla kavrulmak zorunda kalmıştı.


kendi kabuğuna çekilmek
Anlamı:

1. kabuğuna çekilmek


kendi kanatlarıyla uçmak
Anlamı:

1. hiç kimsenin desteği veya yardımı olmaksızın yaşamak veya bir işi olumlu sonuca ulaştırmak

Örnek:

1. Kendi kanatlarınla uçmayı öğreninceye dek yanından ayrılır mıyım senin yavrum?

1. Kendi kanatlarınla uçmayı öğreninceye dek yanından ayrılır mıyım senin yavrum?


kendi kendine
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kimseye danışmaksızın

Örnek:

1. Oyunculuk sanatının inceliklerini ya ustalarından öğrenip ya da kendi kendine arayıp bularak sonradan edinmişti.

1. Oyunculuk sanatının inceliklerini ya ustalarından öğrenip ya da kendi kendine arayıp bularak sonradan edinmişti.

2. Kimseyle ilgisi, ilişkisi olmadan

3. Yalnız başına

4. Kendisine

Örnek:

1. Ona âşık olduğunu kendi kendine itiraf edemedi.

1. Ona âşık olduğunu kendi kendine itiraf edemedi.

5. Başkasının yardımı ve ortaklığı olmadan

Örnek:

1. Biz kendi kendimizi koruyacağız.

1. Biz kendi kendimizi koruyacağız.

6. Kendiliğinden

Örnek:

1. Kapı kendi kendine açılıvermişti.

1. Kapı kendi kendine açılıvermişti.


kendi kendine gelin güveyi olmak
Anlamı:

1. ilgilinin nasıl karşılayacağını düşünmeden bir işi olmuş bitmiş sayarak sevinmek

Örnek:

1. Kız kardeşi ile Mahir daha ortada fol yok yumurta yokken gelin güveyi olmuşlar.

1. Kız kardeşi ile Mahir daha ortada fol yok yumurta yokken gelin güveyi olmuşlar.


kendi kendini didiklemek
Anlamı:

1. kendi kendini harap etmek, üzmek

Örnek:

1. Öfkesinin şiddetinden hep kendi kendini didikledi.

1. Öfkesinin şiddetinden hep kendi kendini didikledi.


kendi kendini yemek
Anlamı:

1. açığa vurmadan içten içe üzülmek

Örnek:

1. İçinde çarpışan bu iki zıt kuvvetten hangisine tabi olacağını bir türlü kestiremiyor, kendi kendini yiyip bitiriyordu.

1. İçinde çarpışan bu iki zıt kuvvetten hangisine tabi olacağını bir türlü kestiremiyor, kendi kendini yiyip bitiriyordu.


kendi keyfine gitmek
Anlamı:

1. isteğine uygun davranmak


kendi köşesinde yaşamak
Anlamı:

1. yalnız başına yaşamak

Örnek:

1. Bu şiirlerin okuyucuya tanıttığı kişi, kitapları, üç beş sevdiği dostu ile kendi köşesinde yaşamayı seven bir kimse olarak görünür.

1. Bu şiirlerin okuyucuya tanıttığı kişi, kitapları, üç beş sevdiği dostu ile kendi köşesinde yaşamayı seven bir kimse olarak görünür.


kendi kuyusunu kendi kazmak
Anlamı:

1. kendine zarar verecek davranışta bulunmak


kendi payına
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kendi adına, kendine göre

Örnek:

1. Kendi payıma aşkı bilmeyen, tanımayan insandan korkarım.

1. Kendi payıma aşkı bilmeyen, tanımayan insandan korkarım.


kendi söyler kendi dinler
Anlamı:

1. `ne söylediği anlaşılmaz, söylediği şeylere önem verilmez` anlamında kullanılan bir söz


kendi üstüne yormak
Anlamı:

1. alınmak


kendi yağıyla kavrulmak
Anlamı:

1. elinde bulunanla geçinip kimseye muhtaç olmamak

Örnek:

1. Fakat durup dururken, kendi yağıyla kavrulan bir genç kız namusuna bu kadar namussuzca iftira olur mu?

1. Fakat durup dururken, kendi yağıyla kavrulan bir genç kız namusuna bu kadar namussuzca iftira olur mu?